Günlerdir önüme PKK propagandası yapan bir türküyle halay çeken insanların videoları düşüyor. Peşinden de polisin memleketin çeşitli illerinde bu videoları çekenleri yakalayıp yargıya teslim etmesinin görüntüleri.
Sosyal medyada başlayan dalaş bir anda siyasetin de gündemine girdi. Meclis'e bile yansıdı. Milletvekilleri birbirlerini yumrukladılar. Meseleyi sokağa taşımak için çırpınan siyasetçiler var.
Peki bu mesele nasıl bu kadar büyüdü? PKK propagandasını, Kürtçe yasağı gibi sunmaya çalışanların ekmeğine nasıl yağ sürüldü?
Bence devlet artık sosyal medyadaki kamuoyunu tatmin etme refleksini terk etmeli.
Polis, yargı ortada bir suç varsa kanuna uygun şekilde gereğini yerine getirmeli ama sanal algıyı yönetmek için ağız dalaşlarına ortak olmamalı.
Kimin gerçek, kimin bot olduğunun bile meçhul olduğu bu gayya kuyusunun gündemine ortak olmak, tuzağa düşmektir.
Ne demişler; "Asla bir domuzla güreşme. İkiniz de kirlenirsiniz ama bu sadece domuzun hoşuna gider."
***
ABBAS HÂLÂ O KOLTUKTA NASIL OTURABİLİYOR?
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Rize'de "Netanyahu gibi birine kırmızı halı sermek, yalanlarını elleri şişinceye kadar alkışlamak Amerika için büyük bir akıl tutulmasıdır. Gördüklerimiz karşısında insanlık adına biz utandık" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasının devamında söyledikleri ise, dünyaya hükmeden bir avuç soykırımcının nasıl bu kadar kendilerinden emin, fütursuz olabildiklerinin cevabı niteliğinde:
"Bazı siyasi partiler diyorlar ki 'Hükümet Filistin Başkanı'nı Türkiye'ye davet etsin ve parlamentoda konuştursun.' Size davet etmediğimizi kim söylüyor? Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, kusura bakmasın önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım. Davet ettik gelmedi. Bekliyoruz bakalım gelebilecek mi?"
Filistin yönetimine bile bu seviyede nüfuz edebildiklerine göre bölge ülkelerindeki etkilerini varın siz hesap edin.
***
MEĞER OLİMPİYAT PİJAMALARINI BİR BİLENE SORMUŞLAR
Olimpiyat ekibimizin, kimine Gaffur'un çubuklu pijamasını kimine Auschwitz toplama kampı esirlerinin kıyafetlerini andıran kostümleri tartışılıyor.
Tasarlayanların ve bu rüküşlüğü onaylayanların hangi akla hizmet böyle bir iş yaptıklarını merak konusu.
Meğer adamlar epey bir fikir teatisinde bulunmuşlar, sağa sola danışmışlar. Örneğin tasarımlar bir hafta önce Hürriyet'te yayınlanmış. Hatta gazetenin genel yayın yönetmeni de "Duruşları şahane. Renkleri dengeli. Çizgileri göz alıcı. Tasarımları ilerici" diye bir yazı yazmış.
Dün de "Mankenlerde durduğu gibi durmadı" diyerek tepkileri göğsünde yumuşatmaya çalışıyordu.
Tamam anlıyoruz olur bazen öyle şeyler de "Vakko yerli ve millidir" diye "reklam yazmak" falan biraz abartılı değil mi?
Konumuz organize bir vasatlık, ne ara geldik buralara? Ayrıca yıllardır Türkiye'de ürünleri tanınan dev bir markanın bu seviyede bir kefilliğe mi ihtiyacı var, o da ayrı konu.
Bu arada olimpik pijama tasarımını gazetecilere de danıştıklarını duyunca aklıma Ahmet değil, gazetenin, olimpiyatları yerinde izleyen eski genel yayın yönetmeni gelmişti. Zira onun tarzına daha yakın.
***
2012 LONDRA OLİMPİYATLARI'NI TEK GEÇERİM
Türkiye'de kendini Fransız görenler hariç hemen hemen herkes Paris'teki 2024 yaz olimpiyatları için fiyasko diyor. Fena çuvalladılar. Abartıp göze soktular.
Geçen oturdum "eski dünyadaki" Olimpiyat açılış seremonilerini bir daha izledim.
2012'deki Londra Olimpiyatları bu konuda açık ara bir rekor seviyesinde.
2008 Çin ve 2014 Soçi olimpiyatlarının açılışları da muazzam.
Youtube'da var, size de tavsiye ederim.
İnsan izleyip kıyas yapınca "iyi" ve "kötünün" çok da tartışmalı olmadığını anlıyor.