Kamuoyu iki gündür bir ergen zombinin işlediği vahşi cinayetin etkisinde. Herkes "Nasıl olur?" diye birbirine soruyor.
Haklılar. Şahit olunan "insanlık manzarası" sindirilecek gibi değil.
Görüntülere denk gelmemiş şanslı okurlar için kısaca özetleyeyim:
İzmir'de bir taksici (44), kapüşonlu, yüzü maskeli ve hiç de tekin görünmeyen genci (19) hava soğuk diyerek yoldan alıyor. Bu durumu da sohbet esnasında müşterisine söylüyor. Gülüyorlar. Müşteri taksiden inerken parayı ödeyecekmiş gibi yapıp belinden tabancasını çıkartıyor, arka koltuktan taksiciye sıkıyor. Ardından adamın yanına gelip ceplerini karıştırıyor. Soğukkanlı bir şekilde acıyla kıvranan adamın suratına hafif bir tokat atıyor. Ve ağzından, toplumu infiale sürükleyen o kelimeler dökülüyor:
"Bazı insanlara güvenmeyeceksin!" Herkes ayakta.
Sosyal medyada insanlar idam geri gelsin tartışması yapıyorlar.
"ABD'de idam var da ne işe yarıyor?" diye sormak lazım. Bu tarz vahşi hislerle işlenmiş cinayetler orada Türkiye'dekinden misliyle fazla.
Kimileri ise bireysel silahlanma geyiğinde...
Bu ruh hâlindeki zombilere bir insana arkadan saldırıp öldürmek için bir çakı bıçağının hatta kalemin de yeteceğini düşünemiyorlar mı?
Peki toplumu bir arada tutan, birbirine güvenme hissine kasteden bu tehditle nasıl başa çıkacağız?
Klişe gibi gelebilir ama başka yolu yok; öncelikle birbirimize güvenmeye devam edeceğiz. Bu gibi kısa devrelere uygun atmosfer yaratan yabancılaşmış, bireyselleşmiş toplumlara dönüşmemek için direneceğiz. Sokakta birbirimize daha çok sahip çıkıp sanal hayatların yaşandığı sosyal medyadaki zombi kültürünün gerçek yaşamımızı marjinalleştirmesine izin vermeyeceğiz.
Elbette bu işin aile, eğitim, kentleşme gibi daha pek çok ayağı var. Ama önce bu; her şeyin temeli olan toplumsal sözleşmemize sahip çıkacağız.
Bu arada gazeteler "O taksici de, iyilik de öldürüldü" diyorlar.
Ne münasebet. Bakın "Hepimiz taksiciyiz", kimsede tereddüt dahi yok.
Kaldı ki, değil bir piç kurusunun, orduların bile gücü yetmez iyiliği öldürmeye.
Ne badireler atlattı, eğer bu mümkün olsaydı bugüne kadar yaşar mıydı?
***
OYUN NASIL GİDİYOR?
"İçinde yaşadığımız evre aslında bir simülasyon. Bilgisayar oyununun içindeyiz. Kanıtlarım var" diyen Elon Musk'ın ne yapmaya çalıştığını düşünüyorsunuz?
Sizce reklam olsun diye sansasyonel açıklamalar yapan bir vasat mı?
Ben Musk'ı, hedeflerini bu kadar küçümseyemiyorum.
İcatlarla dolu kariyeri, bilimsel ve ticari alandaki efsane başarıları, şirketlerle değil devletlerle rekabet edecek güce erişmiş olması bana başka alternatifler olduğunu düşündürüyor.
Bence ulaştığı gücün, yarattığı iktidar alanının büyüsüne direnen bir adam Musk.
Faaliyet yürüttüğü alana, gidişata dair öngörüleri zaman zaman kendisini de korkutuyor.
Ağzından çıkanlar da uyarı. Ortak olduğu evrenin vicdani yükünü paylaşıp azaltmaya çalışıyor.
İster adına vicdan deyin isterseniz akıllılık, Musk samimi bir adam.
***
LÜTFÜ BEY TARTIŞMAYA GİRMEK İSTEMİYORUM AMA
CHP'nin Hatay Belediye Başkan adayı Lütfü Savaş isyanlarda...
"Ben tartışılacak bir aday değilim ama maalesef CHP'de fazla demokrasi var. Mustafa Kemal Atatürk, hayata gözlerini yummadan önce Hatay'ı coğrafyamıza armağan etmişti. O yüzden benim gibi ulusal hassasiyeti olan birinin aday olması daha mantıklı..." diyor.
Eleştirilerden bunalmış anlıyoruz da meselenin Atatürk'le alakasını kuramadık?
***
ALEV ALATLI'NIN MİRASI
Dün yazar Alev Alatlı'yı kaybettik. Cesur bir entelektüeldi. Camiayı esir alan kalıpları elinin tersiyle itmekten çekinmedi. "Buralı" olmanın bir zaaf, kusur olarak algılandığı kültürel çölümüzde göğsünü gere gere doğup büyüdüğü topraklara sahip çıktı.
Küreselleşme kılıfının altında tek tipleşmenin olduğunu ilk fark edenlerdendi.
"Dünya beşten büyüktür" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın iddiasını mahalle baskısına rağmen son anına kadar sahiplendi.
En son Putin'in ABD hegemonyası karşısında bir direnç kutbu olduğunu anlatıp "Allah uzun ömür versin" dediğim yazımı okuduktan sonra aramıştı. Söze de "Yine herkesi kızdıracaksın ama doğru söze ne denir oğlum; Allah Kerim, tek yol devrim" diye her zamanki gibi gülerek başlamıştı.
Alev Hanım'ın coşkusunu, ufkumuzu açan sohbetlerini, diğerkâmlığını ve mizahını çok arayacağız. Eksikliği hissedilen insanlardan olmaktan daha değerli bir miras var mı?