Göreve geldiği günden beri organize suç örgütlerine, mafyatik yapılara karşı başarılı operasyonlar düzenleyen İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya muhalefet de dâhil her kesimden alkış alıyor. Kamuoyunda kabinenin en çok desteklenen bakanı olabilir.
İçişleri Bakanı dün de organize suç örgütlerine yapılan operasyonlarda ele geçirilen ve polis aracına çevrilen lüks otomobilleri basına gösterdi.
Milyonluk lüks otomobiller, cipler, Taksim ve Sultanahmet gibi turistik bölgelerde kullanılacakmış.
Bu uygulamanın hukuki dayanağı nedir? Bu araçların sahipleri kim? Dosyaları hangi aşamada? Haklarında hüküm var mı? Sergilenenler muhafaza altındaki araçlar mı? Mahkeme tarafından müsadere edilen eşyaların kullanılması ne kadar doğru?
Bakan'ın niyetinin iyi olduğu ortada. Bir siyasetçi olarak bu eylemiyle son dönemde kamuoyunda yükselen adalet beklentisini tatmin etmeyi hedeflemesi de normal. Pek çok kişi de "Oh olsun iyi yapmışlar" diyordur.
Ancak kirli parayla edinilmiş bu lüks otomobiller çok yakmaz mı? Parçaları çok pahalı değil mi?
"Ferrari'sini satan bilge" misali, bu pahalı otomobilleri satıp yerlerine onlarca polis arabası, Togg alsa Bakan'ın imajına daha çok yakışır.
***
BUNLAR 'HUDUT NAMUSTUR' DİYENLER DEĞİL Mİ?
Göçmenler tartışmasında "Hudutlarımız namustur" diyenler, PKK'nın 12 askerimizi şehit ettiği gecenin sabahı "Irak hududunu terk etsek askerlerimiz ölmezdi" diye ekrandan akıl veriyorlar.
Sorsan en ulusalcı, milliyetçi, yurtsever bunlar. Kimseyi beğenmiyorlar.
Peki takipçileri bu tiplerden hiç mi şüphelenmiyor?
"YPG terör örgütü değildir" diyen adamlardan TSK'ya komutan, Atatürkçü olur mu?
Olduysa nasıl oldu?
***
BU ÜLKE CEVAT KELLE'LERE KALSA...
Emekli gazetesinde haberdi...
40 yaş üstünün hafızasında Levent Kırca skeçlerinin "Tam teşekküllü kameramanı Cevat Kelle'si" olarak yer eden bir oyuncu, çektiği videoda 1915 Çanakkale Köprüsü'nü tiye almış.
Haber olmuş, eski oyuncu, komedyen diye düşünüp "ince görmüş" falan sanmayın. Yaptığı "ironi" köprünün fırtınadaki boş bir anında "O kadar çok trafik var ki" demekten ibaret. Çocuk gibi tek tük geçen araçları sayıp gülüyor.
Eminim Sözcü okuru gül gül ölmüştür.
Bense birkaç yıl öncesine gittim. Teknolojisi, zor şartlara rağmen tamamlanma süresi dünyada belgesellere konu olan, Türkiye'yi anlatan yapımlarda simge olarak kullanılan o köprüde dönemin Ulaştırma Bakanı'yla ilk röportajı yapmıştım.
"İhaleyi yandaşa mı veriyorsunuz?" diye sormuştum. Bakan Adil Karaismailoğlu da müteahhitler arasında CHP'liler olduğunu söylemiş, hatta isim vermişti. Köprünün kamuya maliyetini dünyaya örnek olan bir modelle nasıl dönüştürdüklerini tane tane anlatmıştı.
Ülkem adına gurur duyarak köprüyü incelediğim gün işçisinden bölge halkına kadar nasıl bir coşkuya şahitlik ettiğimi anlatamam.
Normaldir. Bu köprü bir tercih olmaktan çıkıp ihtiyaca dönüşmüştü. Asya ve Avrupa'yı bağlayan bu kritik noktada hava ne zaman bozsa transit trafik aksıyordu.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü, hatta Boğaziçi'ni bile yapılırken tiye alan Cevat Kelle'lerin bunları anlamasını beklemiyoruz.
Kendilerini, yapılırken "Kim geçecek, parayı betona gömüyorsunuz" diye karşı çıktıkları ancak bugün kâra geçen Yavuz Sultan Selim Köprüsü'ne, Osmangazi Köprüsü'ne, El Pais'in "Türkler asırlık hayalini gerçekleştirdi" diye manşetten gördüğü tıklım tıklım Avrasya Tüneli'ne bekleriz diyeceğim ama...
Evet, bu sefer de trafiği tiye alan video çeker, insanı mizahtan soğuturlar.
Ne yapacaksın... "Yandaş" diye yaftalanmamak için doğru işe doğru demenin zorlaştığı, muhalefet yapmayı vasatlığa, nobranlığa ve tartışmasız ülkenin çıkarına olan işlere çamur atmaya indirgemiş bir süreçten geçiyoruz.
Bitse de gitsek.