Bir TV programına bağlanıp 90'lardaki failli meçhullerden, darbelerden bahseden ve bunları ordu yaptı diyen CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu gündemde.
Yalnızca artık devlet olmanın verdiği olgunlukla tarihi daha ılımlı okumayı tercih eden iktidar cephesinden gelen tepkilerden bahsetmiyorum. CHP'den de "kabul edilemez" açıklaması yapılıyor.
Söz konusu yayında olan Şaban Sevinç yazdıkları da CHP'li gazetecilerin ortak tavrının özeti:
"Utanç verici. Hiçbir CHP'li TSK'ya böyle iftira atmaz, atmaz. Sezgin Tanrıkulu derhal CHP'den ihraç edilmelidir."
Hayretle izliyorum.
Neye şaşırdınız? Tanrıkulu ilk kez mi böyle şeyler söylüyor?
Bizimle kafa mı buluyorsunuz?
Haliyle yıllardır Kemal Beyin a takımındaki Tanrıkulu'yla yeni tanışıyormuş gibi yapan milletvekilleri ve partili gazetecilerin naraları beni fena halde işkillendiriyor.
Ordu hakkında 90'lardaki iddialara bile kızan bu takım, Tanrıkulu daha birkaç ay önce hiçbir delil gösteremeden "TSK sivillere karşısı kimyasal silah kullanıyor" kampanyası yaptığında neredelerdi?
Nicelerine ve PKK güdümlü bu son iftira kampanyasına rağmen onu Diyarbakır'dan aday göstermediler mi? CHP'li gazeteciler de açıkça bu takıma oy istemediler mi?
Bu TSK için çok daha ciddi ve yakın bir tehdit değil miydi?
Evet, şahit olduğum yapmacıklığa bakınca acaba Tanrıkulu'nun ekrana çıkartılıp eski görüşlerini ilk kez söylüyormuş gibi gündeme getirilmesi, CHP'deki Kılıçdaroğlu karşıtı ekibin bir operasyonu mu diye düşünmeden edemiyorum.
Belki de laçkalaşan, ele ayağa düşen, ilkesizleşen siyasi gündemi mantık çerçevesinde okumaya, anlamaya çalışarak hata yapıyorumdur.
Artık devir böyledir.
***
EĞRİYE EĞRİ DOĞRUYA DOĞRU
Sezgin Tanrıkulu söyledi diye tarihimizdeki faili meçhulleri, darbeleri, cinayetleri yok mu sayacağız?
Yarın 12 Eylül mesela. ABD'nin emriyle yönetime el koyan bir genelkurmay başkanın "bir sağdan bir soldan" diye ülkücü, solcu, İslamcı, Kürt, Alevi tutukluları apar topar ama titizlikle astığı bir utancın yıl dönümü değil mi?
Evet, Türkiye bu karanlık dönemlerini geride bıraktı. Erdoğan askeri vesayeti tarihe gömdü, egemenliği halka iade etti.
Şimdi TSK, halkının emrinde, asli işi olan sınır muhafazasıyla, Türkiye'nin ve insanlığın düşmanlarıyla uğraşıyor. Kafkaslardan, Afrika'ya ülkenin ulusal çıkarlarını kollayan başarılı operasyonlar yürütüyor. Tarihin en modern ve güçlü dönemlerini yaşıyor. Bizler de sayelerinde bu zor coğrafyada güvenle yaşıyoruz.
Ve kat ettiğimiz bu mesafeyi de bir kesimin inkar nöbetlerine rağmen tarihimizle yüzleşmemize borçluyuz.
Her toplumun, devletin tarihinde karanlık dönemler, hukuk dışına çıkmalar olmuştur. Önemli olan bu olayların hata olduğunu kabullenip yanlıştı demek, tekrarlanmaları için irade göstermektir. Büyümektir.
"Az yapmışız, ne var yine olsa yine yaparız" demek büyük hatadır.
Basında Tanrıkulu'nu en çok eleştiren isimlerden biri olabilirim. Ancak bu kez kendisine yönelik tepkinin, başa sarmamıza neden olacak bir geçmişi inkar nöbetine yol açtığını görüyorum. Yazmasam olmazdı.
***
YO GAYET DE TÜRKLER
İzmir'de belediye otobüsünden çocuklarıyla birlikte hakarete uğrayıp darp edilerek atılan Suriyeli bir kadının görüntülerine Refah Partisi'nden "Bunlar aziz Türk milletinin üyesi olamaz" tepkisi gelmiş.
Türkler işte. Kim olacaklar? Hem de bir iki kişi değil otobüs dolusu. Ve hallerinden anlaşıldığı üzere tamamına yakını da son seçimde İttifak yaptığınız Zafer Partililer CHP'liler, İyi Partililer.
***
LULA ADAM GİBİ ADAMDIR
Brezilya Devlet Başkanı Lula sıkı solcudur. Ama sıkıştıklarında komünist ülkelere değil ABD'ye, İngiltere'ye sığınan bizim "devrimcilerle" karıştırmayın.
Zira kendisini 17-25 Aralık benzeri bir darbeyle deviren, içeri atan ancak yeniden seçilmesine engel olamayan ABD'nin muhibbi değildir. Yerli ve milli Brezilyalıdır.
Putin'i bir dahaki G-20 zirvesine davet etmesi bile başlı başına delikanlılıktır.
Hindistan'daki G20 zirvesinde Erdoğan'la içten kucaklaşmasının nedeni de bu vasıflarıdır.
Umarım iki mazlum halkın yöneticileri ilişkileri daha sıkı fıkı hale getiriler.