Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ukrayna temaslarını izlemek üzere başkent Kiev'e indiğimde kısa süreli bir şok yaşadım. Zira 3 milyona yakın nüfusa sahip kentin
haberlerden izlediğimiz Ukrayna'yla uzaktan yakından alakası yok.
İnsanlar gündelik hayatlarına devam ediyorlar. Gençler kafelerde "takılıyor." Restoranlar, alışveriş merkezleri soğuk havaya rağmen dolu. Muhabirlerin aktardığı
panik halinden eser bile yok.
Konuştuğum insanlar
Rusya sınırına yakın bölgelerde de durumun çok farklı olmadığını, ABD
ve Batı medyasının gerginliği abartılı
şekilde yansıttığını söylüyor. 2014'de
Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinden
beri oluşan
olağanüstü atmosfer artık normalleşmiş. Geriye sadece,
Rus dilinin eskiye göre gündelik hayattan
büyük oranda çıkartılması gibi "refleksler"
kalmış. Rusça ve Ukraynaca
arasındaki fark en fazla Azerice ve
Türkçe arasındaki kadar olduğu için
de bu tepki bir sorun yaratmıyormuş. Hemen hemen
herkes Batı yanlısı. Vatandaşlar arasında Rusya'ya olan desteğin en fazla yüzde yirmiyi bulmayacağı anlatılıyor.
Halkın gündemi Ukrayna'daki krizi dışarıdan izleyen bizler gibi savaş değil,
ekonomi. Asıl mesleği komedyenlik olan
Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski'ye olan güven ve sempati azalmış. Ekonomi ve yolsuzlukla mücadele konusunda beklenen performansı gösteremediğini anlatıyorlar. "
İyi niyetli ama naif" buldukları genç liderin bu sorunları çözme konusundaki kararlılığının
yerleşik oligarşi karşısında etkisiz kaldığını da ekliyorlar.
Ancak Rusya ile yaşanan gerginlik ve Zelenski'ye karşı
Batı'da artan ilgi cumhurbaşkanının yelkenlerini biraz şişirmişe benziyor. Türkiye'nin Kırım meselesinde aldığı tavır da sokakta fazlasıyla hissedilmiş.
Türkiye'ye ve Erdoğan'a sempatilerini gizlemiyorlar. Türkiye ile yapılan işbirliğinden umutlular.
Ülkede korona unutulmuş. Maske gibi izolasyon tedbirleri göstermelik olarak devam ediyor ama
umursayan da yok.