ABD-İsrail ekseninin Gazze'deki soykırım ve Lübnan saldırısı tüm bölgeyi tehdit ediyor. Asıl hedef İran görünse de küresel tehdit Türkiye dahil bütün bölge ülkelerini kapsama alanına almış durumda. Bu da sanıyorum ilk kez tüm bölge ülkelerini iki şeye zorluyor.
İç ve dış cepheyi güçlendirmek.
İran veya diğer İslam ülkeleri bu gerçeğin ne kadar farkında bilemem ama Türkiye uzun zamandır bu iki alanı güçlendirmek için yoğun çaba harcıyor. BaşkanErdoğan'ın iç cephe ve İslam ülkelerinin birliği vurgusu da bunu gösteriyor.
Bu çağrıya en anlamlı ve ezber bozan destek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den geldi. Bahçeli, Meclis'in açılış gününde yerinden kalktı ve DEM Parti grubunun bulunduğu sıralara giderek eşbaşkanlardan TuncerBakırhan ve arkadaşlarıyla el sıkıştı.
Herkes şaşkındı.
İÇ CEPHE VE İÇ BARIŞ ÇIKIŞI
Önce Bakırhan'a taziye dileklerinde bulunduğu söylendi. Sonra el sıkışmanın sadece ondan ibaret olmadığı anlaşıldı. Bahçeli, Meclis resepsiyonunda çok daha çarpıcı bir siyasi yaklaşımdan söz etti: "Yeni bir döneme giriyoruz.Dünyada barışı isterken kendiülkemizde barışı sağlamaklazım."
Bu tarihi ve önemli bir adımdı. Birileri bu adımı cumhurbaşkanlığı seçimlerine, yeni anayasa çalışmalarına bağlasa da Bahçeli'nin DEM'e el uzatmasının siyasi anlamı çok daha derindi.
Bunu da MHP grup toplantısında öğrendik: "İçinde bulunduğumuzcoğrafyalar kırbaç üstüne kırbaçyerken, mazlumlar topluşekilde boğazlanırken, hertaşın altı zehirli yılanlarla, binbir türlü nifakla dolup taşarken,Türkiye'ye yönelik azgınihtiras ve iştahları nasıl görmezdengelelim? Kale duvarlarımızın önündemevzi kazan siyonist veemperyalist caniliği hangihakla yok sayalım? Günden güne körüklenenbölgesel yangının cümle kapımızadayandığı besbelli ortadayken,hâlâ birbirimizin ayağınabasmakla, ensesine tokatatmakla, açığını aramaklavakit mi kaybedelim? Bu hakikatlere sırtımızıdönemeyiz, yüzümüzü çeviremeyiz,dudak bükemeyiz.(...) Milliyetçi Hareket PartisiGenel Başkanı olarak, Cumhurİttifakı'nın bu duruş ve enginduyuşuna müzahir şekildeDEM sıralarına giderek elimiuzattım."
Bahçeli'nin bu el uzatması başta CHP'nin foncu medyası olmak üzere bir kısım sol ve ırkçı siyasetçileri telaşlandırdı. Aralarında "DEM elimizden gidiyor" korkusuna kapılanlar bile vardı. Bahçeli'nin onlara verdiği cevap ders niteliğindeydi: "Doğaçlama olmayan buiyi niyetli tutumumu siyasinezaketten öte önümüzdekicumhurbaşkanlığı çarpışmasıve yeni anayasa içincephe genişletme çabası olarakgörenler mayın tarlasındasöğüt gölgesi arayan zavallıbiçarelerdir. Uzattığım el, milli birlikve kardeşliğimizin mesajıdır.Uzattığım el, ilk Meclis'in veSayın Cumhurbaşkanı'mızınisabetli sözlerinin meşale gibiyanan aydınlığıdır. DEM'e evvela düşensorumluluk, uzanan bu samimielin kıymet hükmünü anlaması,dahası Türkiye partisiolması yönünde bir eşik olarakalgılayıp değerlendirmesidir."
ADIM ATMA SIRASI DEM PARTİ'DE
Bahçeli'nin bu yaklaşımına sürekli diyalogdan, müzakereden söz eden DEM Parti nasıl cevap verecekti? Söz sırası şimdi DEM Parti'deydi. Daha önce de yazdım, normalde esas adım atması gereken DEM Parti'ydi. Şu ana kadar onlardan ezber bozan bir adım gelmedi.
Peki hiç beklemedikleri MHP'den gelen bu adıma nasıl tepki vereceklerdi?
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları statükocu sol bakışın ötesine geçmeyen bir tepki verdi: "DEM Parti zatenbir Türkiye partisi."
DEM içinde çok sayıda siyasetçi, sola ve Kandil'e rağmen farklı düşünüyor. Birçoğu bölgedeki sıkışmayı, Suriye'de ABD'yle kurulan kirli ittifakın herkese bela getireceğini, İran'ın rolünün değiştiğini görüyor ve MHP'den gelen önerinin yeni bir "diyalog" alanı açtığını söylüyor. Bir anlamda bu adım, seçim öncesi Leyla Zana ve Ahmet Türk'ün çıkışlarıyla da örtüşüyor.
Şimdi merak edilen, DEM Parti önüne gelen bu "iç barış" fırsatını eskisi gibi heba mı edecek yoksa değerlendirecek mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.