Dünyanın bir numaralı gündemi olan Gazze'nin bombalanması ve binlerce çocuğun katledilmesi, ne yazık ki milli mücadele zemininde doğan CHP'nin kurultay gündeminde yoktu.
Salona tek bir kınama pankartı asılmadığı gibi genel başkan adayları da yanıbaşımızda yaşanan soykırımı görmezden geldi. Hatta bırakın görmeyi, İsrail ve ABD'ye selam yollandı.
Oysa dünyanın dört bir yanında, ABD'den Brezilya'ya, Almanya'dan Endonezya'ya aralarında Yahudilerin de olduğu milyonlarca insan sokaklara döküldü, İsrail ve ABD'yi kınayan yürüyüşler yaptı.
Değişim diye yola çıkan CHP ise bu ilgisizliği ve körlüğüyle hem kendi tarihine ihanet etti hem de bir kez daha tarihin yanlış tarafında durarak bundan sonraki siyasi yolculuğunu da lekeledi.
Bu yüzden CHP Kurultayı, tarihe yeni bir siyaset perspektifiyle değil sadece genel başkan değişimiyle geçecek. Belki tek ilginç tarafı, seçimle genel başkanın değişmesi olacak. Çünkü kimse KemalKılıçdaroğlu'nun seçimle değiştirilebileceğine inanmıyordu. Büyük ihtimalle kendisi de inanmıyordu ki ikinci turu zorladı. Oysa bu son şaşırtıcı değildi. Kendi deyimiyle seçim döneminde "hançerlendiği" gibi kurultayda da en yakınında bulunanlar tarafından "hançer"lendi. İşin başını da İstanbul'da "Biz Kemal Bey'inevlatlarıyız" diyen ve delegeye hâkim olduğunu söyleyen siyasi aktörler çekiyordu.
Kılıçdaroğlu da şu gerçeği kabullenmeliydi. CHP'nin başında bulunduğu 13 yıl içinde 12 seçim kaybetmiş bir siyasi aktör o koltukta daha fazla kalamazdı. Ayrıca kendi eliyle "babasından isteyip" siyasi aktöre dönüştürdüğü Ekrem İmamoğlu'nun "değişim" ve "her yol mübah" siyaseti karşısında da dayanamazdı. Aslında İmamoğlu bunu hiç saklamadı ve Kılıçdaroğlu'nun gözünün içine baka baka, hem Meral Akşener'le "çak" yaptı, hem HEDEP'le özel ilişki kurdu hem de Kılıçdaroğlu'nun çevresini kuşattı. Kılıçdaroğlu'nun kaybetmesinde bu tablonun etkisi çok büyük.
Daha önce de yazdım, bu kurultaya CHP'liler bir "vekâlet kurultayı" olarak bakıyor. Sonucu da Özel'den ve estirilen "değişim" rüzgârından çok arka planda süreci yöneten, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin her türlü olanağını seferber eden İmamoğlu belirledi. İmamoğlu'nun bu etkisi çok daha net biçimde CHP parti meclisinde görüldü. Parti meclisine seçilenler büyük oranda İBB eksenli ve İmamoğlu'na yakın isimlerden oluştu. Bu da daha şimdiden yeni bir tartışmanın kapısını araladı: Partiyi Özel miyoksa İmamoğlu mu yönetecek?
Bu gerilimin ilk işaretini de CHP'yi yakından izleyen gazeteci MuratSabuncu verdi:
"Özgür Özel, önceki gün partinin tüm problemlerini ve başarısızlığını bir kişinin üstüne bırakarak 'statüko'nun içinden 'değişimci' olarak çıktı. Bu da bir başarı elbette. Ancak herkes biliyor ki CHP'de, son kurultayda gerçek kazanan-kazandıran Ekremİmamoğlu. Şimdi partinin bir seçilmişgenel başkanı, bir de genelbaşkanın seçilmesinde en büyükpayı olan bir lider var."
Doğrusu birinin liderliği, diğerinin de genel başkanlığı hakkıyla yapıp yapmayacakları üretecekleri siyasete bağlı. Giden Kılıçdaroğlu ile gelen Özel'e bakın, ikisi arasında siyaseten hiçbir fark olmadığı kurultayda görüldü. İsrail'in Gazze'ye saldırısına da, içeride terör ve Soros'la ilişkili siyasi aktörlere bakışta da bir farkları yok. İmamoğlu da farklı değil.
Bu da tarihi "değişim"le başlayan kurultaylar ve değişmeyen "siyaset"le dolu olan CHP'nin değiştirilemeyeceğini gösteriyor. Rahmetli Ecevit bile değiştiremediği için bırakıp gitmedi mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.