Başkan Erdoğan'ın Külliye'de farklı coğrafyalardan gelen devlet başkanları ve başbakanları ağırladığı törende çok farklı siyasi aktörler bir araya geldi. Bu Türkiye'nin küresel önemini hatırlatırken, o aktörlerin de tercihini gösteriyordu.
Yeni bir dünya düzeni kurulurken, o siyasi aktörler de nerede duracaklarına ilişkin pozisyon alıyordu. Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın Külliye'ye gelmesi bu açıdan çarpıcı bir örnekti. Ama Türkiye iç siyaseti açısından anlamlı bir örnek daha vardı: Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani'nin orada bulunması...
Türkiye'deki devlet aklı, yeryüzündeki tek Kürt bölgesel yönetimini unutmamış, "Türkiye Yüzyılı" sürecinin ilk toplantısına davet etmişti.
Bu, bin yıl önce Malazgirt'te temeli atılan İdris-i Bitlisi'yle devam eden birlikteliğin 21'inci yüzyılda da devam edeceğinin işareti ve bölgede yaşayan milyonca Kürt'e "birlikteyiz" mesajıydı.
Bir bu tabloya bakın, bir de küresel güçlerin aparatına dönüşen ve tek yaptıkları Türkiye düşmanlığı olan Kandil baronlarına, onların siyasi uzantılarının söylediklerine, kimlerle birlikte olduklarına bakın.
Kandil baronları yalvarıyor, PKK'nın Suriye'deki siyasi kolu PYD'li Salih Müslim ise Kılıçdaroğlu'na destek için BaşkanErdoğan'ı kastederek şöyle diyordu: "Eğer gerçekten bunu sandıktayenebilirsek, ne orada sürükleneninsanları görürüz ne de buyakmaları görürüz. Bütün bunlarınintikamını bir kişiden almışoluruz."
Kürtler adına siyaset yapan bu öngörüsüzler öyle savruldular ki, Kürtler için "baldıran zehri içmeyi" göze alan, tarihi adımlar atan Başkan Erdoğan ve ittifakını "İslamcı faşist" ilan ediyorlar ama aynı anda hiç sıkılmadan gerçek faşist partilerle bir araya gelmeyi içlerine sindiriyorlardı.
Bu kirli oyunu Başkan Erdoğansiyaseti ve Kürtlerin feraseti bozdu.Böylece ilk kez açık biçimde KCKKandilve HDP üçgeninde derin birhesaplaşma başladı. Çözüm süreciniheba eden ve "büyük siyasetçi"diye pazarlanan SelahattinDemirtaş, yenilgi döneminde ortalardagörünmemek için siyaseti bırakırken,Pervin Buldan ve MithatSancar'a istifa yolu göründü.
Seçim yenilgisinin sarsıntısı sadece içeride değil, belki daha sarsıcı bir biçimde Avrupa kanadı ile Kandil'de de hissedildi. Bu ekibin bütün hesabı da Erdoğan'ı düşürmek,Barzani'yi tasfiye etmek ve bölgede ABD'nin aparatı olan "seküler" bir Kürt Baas Partisi oluşturmaktı.
Kürtler oylarıyla bu oyunu da engelledi.
Şimdi o kirli oyunu kuranlar, tıpkı CHP gibi tek tek "suçlu" arıyor.
Oysa asıl suçlu, tek tek kişiler değil, çözüm sürecini heba etmeyi göze alan başta Demirtaş olmak üzere, son 10 yılda sivil siyaseti tercih etmeyen, sırtını PKK terörüne dayayan, önce "Türk solu", sonra da CHP'yle hatta son virajda ırkçılarla ittifak yapmayı öneren sivil siyasetçilerdi.
Kandil'in talimatına boyun eğenlerdi.
Bu proje de çöktüğü için artık, "Kürt'ü Kürt'e kırdırmak doğrudeğil" gibi, "Erdoğan'ın gitmesineodaklanmak yanlıştı" gibi tespitler yaparak zevahiri kurtarmaya çalışıyorlar.
Bu saatten sonra bu çıkışlar da işe yaramaz. Eski HDP sözcüsü AyhanBilgen'in dediği gibi, HDP için "bölünme ve küçülme kaçınılmaz".
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.