Başkan Erdoğan'ın Cumhuriyet'in 100'üncü yılında "TürkiyeYüzyılı"na yönelik altyapı, enerji ve teknoloji hamleleri arttıkça saldırılar da arttı.
Seçim ortamında olunması sadece bir tesadüf...
Yedili veya dokuzlu masanın CHP'li cumhurbaşkanı adayı KemalKılıçdaroğlu'ndan Ali Babacan'a, Selahattin Demirtaş'tan HasanCemal'e, Şirin Payzın'dan MerdanYanardağ'a, Nevşin Mengü'den Emin Çapa'ya kadar hepsi bir ağızdan adeta kin kusuyor.
Hedeflerinde de sadece siyasi meseleler yok. Togg'dan milli muharip uçak Kaan'a, İHA-SİHA'dan Bor Karbür'e, Akkuyu Nükleer Santrali'nden güneş enerjisine her yatırım var ve her şey karalanıyor.
Gözlerini öyle kararttılar ki, en son 2.5 milyon insanın izlediği Teknofest Festivali'ne bile dil uzatıldı. Hem de en tepeden... Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, tam da festivalin başladığı gün Amerikan sermayeli CIA ve Pentagon bağlantılı bir şirketi Türkiye'ye getireceğini ve milli uzay projesini ona teslim edeceğini açıkladı.
CHP'liler bile "Ne alaka?" diye bu Amerikan aşkına şaşırmıştı. Nereden çıktığını sorup duruyorlardı.
Oysa ortada şaşıracak bir şey yoktu. Kılıçdaroğlu ve "dostları", sadece Teknofest'e veya yatırımlara karşı çıkmıyor, aynı zamanda ABD'nin siyasi taleplerini de sahipleniyordu. Bu gerçeği en çarpıcı biçimde Doğu Akdeniz, Suriye, Libya ve Karabağ meselesinde gördük.
HDP ve PKK'yla açık açık ittifakları da bunu gösteriyor.
Bu tablo da doğal olarak 100 yıl önce içimizden çıkan "mandacıları" hatırlattı. Tıpkı dün gibi bugün de birileri açık açık Amerikancılığı savunurken, birileri de işin adını koyup "mandacıları" teşhir etti. İşin özeti bu...
Aslında bu kavga tarihimizin her safhasında yaşandı ve her dönemin "mandacıları" vardı. Kimi zaman darbe yaptırıyorlardı, kimi zaman seçim yarışına giriyorlardı. Geriye dönüp bakın, "çağdaşlık" kisvesi altına saklanan bu mandacılar, ne zaman bağımsızlığa yönelik siyasi ve ekonomik bir hamle yapılsa, ortaya çıkıyor ve üzerlerine düşeni yapıyordu.
Rahmetli Attila İlhan bu konuya özel ilgi gösteren sol Kemalist yazarlardan biriydi. Sık sık da tıpkı bugünkü gibi mandacıların, Dünya Bankası ve IMF politikalarını dayatmasını, Türkiye'nin uçak ve otomobil sanayii hamlelerine engel olmalarını yazdı. "Batı'nın Deli Gömleği" kitabında yazdıkları tam da bugünü anlatıyordu: "Mütareke'de TanzimatBatıcılığı kafasındaki Türk politikacıve aydınlarının çözüm önerileri,bütün Osmanlı mülkünüyabancı ülkelere taşımak mümkünolmayacağından, yabancı ülkeleritemelli olarak memlekete getirmekşeklinde idi: İngiliz sömürgesiolmak ya da Amerikan mandasınagirmek başka nasıl yorumlanabilir?"
Bu siyasetçi ve aydın türünün nasılbir sonuca yol açtığını da şöyle özetliyordu: "Cumhuriyeti kuranlar, emanetedecekleri nesilleri yetiştirirken'çağdaşlığı', Batı'cılıkla karıştırarakciddi bir yanılgıya düşmüşlerdir. Çünkü Batı'nın geri kalmışbir ülkeye göndereceği her öğreti,kayıtsız şartsız kendi toprağınayabancılaşmış Batı hayranı vetüketim toplumu üyesi bir vatandaştürü meydana getirecekti. Hadi elinizi kalbinize koyup dasöyleyin, getirmedi mi?"
Yeni mandacılar bugünlerde çok saldırganlaştı. Herhalde son çırpınışları...
Onlara cevabı da Attila İlhan'ın roman kahramanı versin: "Bu ülkeyi iki yüz yıldır aydınlarbatırır, halk kurtarır."
14 Mayıs'ta da bunu sandığa giderekyapacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.