Önümüzdeki 14 Mayıs seçimlerinde Başkan Erdoğan "TürkiyeYüzyılı İçin Doğru Zaman,Doğru Adam" temasıyla, yedili koalisyonun cumhurbaşkanı adayı KemalKılıçdaroğlu ise "Sana Söz" sloganıyla yola çıkıyor.
Biri 21 yılda yaptığı sessiz devrimleri, hayata geçirdiği milli projeleri ve ürettiği küresel siyaseti, öteki ise 9 siyasi aktörü, Batı merkezli dış desteği ve verdiği "söz"leri garanti gösteriyor.
Klasik iktidar-muhalefet ilişkisinde biraz abartılı da olsa "söz vermek" çok da şaşırtıcı değil. Ancak, "söz veren" kişi Kılıçdaroğlu olunca durum biraz değişiyor. Çünkü Kılıçdaroğlu, çıktığı siyaset yolculuğunun ilk gününden itibaren sürekli "söz veren" ama verdiği sözü en azından yerel düzeyde gerçekleştirme şansı varken bile tutmayan bir siyasetçi.
Doğrusu bu tavrından da hiç vazgeçmedi. Bırakın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı aday olduğu günleri, CHP'nin başına yürüdüğü ilk günlerde bile yola "aday olmayacağım" sözü vererek çıktı ama 24 saat geçmeden o sözünün tersini yaptı.
Sonrası malum... O kadar söz vermişliği var ki anlatmaya sayfalar yetmez. Genel Başkan olarak girdiği 2011 seçimlerine gidilirken şöyle bir söz veriyordu: "Yüzde 40 oy almazsak gereğiniyaparız..."
Bu tür yaklaşımlara seçim havasıdeyip geçebilirsiniz ama çok ciddi siyasikonularda da akla hayale gelmeyen açıklamalaryaptı ve gereğini yerine getirmedi.
Ama vicdanları en fazla sızlatan sözü 2019'daki yerel seçimlerde verdi. O seçim sürecinde CHP büyükşehirlerde seçimleri kazanırsa kimsenin işten atılmayacağını söylüyordu: "Ben, bütün işçilere namus sözüve garanti veriyorum. Eğer kazandığımızbir belediyede, belediye başkanıhaksız yere bir işçinin işineson verirse, gelecek beni bulacak. Ben onun önüne düşeceğim, onunişini tekrar eski konumuna getireceğim."
Seçim bitti ve sadece İstanbulBüyükşehir Belediyesi'nde CHP'liEkrem İmamoğlu 14 bini aşkın işçiyiişten attı. Benzer uygulamalar diğer belediyelerdede oldu ama Kılıçdaroğlu hiçbirinesahip çıkmadı, hiçbirinin feryadını daduymadı.
İkinci en iddialı çıkışı, aylarca propagandasını yaptığı "Genel başkanlaraday olmamalı" konusundaydı. Çıktığı her televizyon programında sık sık halka şöyle seslendi: "Bir partinin genel başkanı nasıltarafsız olur? Velev ki seçildi, nasılgidecek namusu ve şerefi üzerineyemin edecek? Benim namusum veşerefim bu kadar ucuz mu? Partilibirisinin adaylığını ahlaki açıdanda, vicdani olarak da doğru bulmuyoruz."
Şimdi geldiğimiz noktada hem CHP'liolarak aday oldu hem de genel başkanlıkkoltuğunu bırakmadı. Bunu da AltılıMasa'ya kabul ettirdi. Seçildikten sonrada bırakıp bırakmayacağı belli değil.
Söz vermenin bizim toplumun değer yargıları içinde önemli bir yeri var. Söz senettir bizim toplumumuzda. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kemal Arıkan, söz vermeyle ilgili çocukluk anısını anlatırken, bir çalışanlarının "Kar yağdığında sanakardan kamyon yapacağım" sözü verdiğine değiniyor ve şöyle diyor: "Nihayet o gün geldi, 'Hani kamyonyapacaktın' dedim. Kahkahaylagüldü, 'Hiç öyle şey olur mu?' İşteruhsal travma öyle bir şey olmalıydı. Enayi yerine konmuş, küçümsenmiştim. Olayı öyle içime attım. Hâlâ hatırladığıma göre varın gerisinisiz düşünün."
Prof. Arıkan olayın sosyo-kültüreldüzey ve aile terbiyesiyle ilişkili olduğunusöylüyor. Hoca, siyasetçiler için ne derbilemem ama siyasi söz verip yerine getirmeyenlerinkaybetmeleri halinde yaşanacaktravmayı öngörmek için bugün yarattıkları"siyasi nefret" iklimine bakmakyeterli.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.