Özellikle seçim sürecinde olduğumuz için önceki gün İyi Parti İstanbul İl Başkanlığı'na isabet eden kurşun doğal olarak derin kaygı yarattı.
Yakın geçmişi bilip de kaygılanmamak ne mümkün? Doğrusu ilk anlarda yine birileri mi düğmeye bastı diye düşündüm.
O birilerinin geçmişte, Ecevit, Özaldâhil onlarca siyasi suikasta, Madımak veGazi Mahallesi'ndeki gibi çok sayıda kirlisaldırılara imza attıkları biliniyor.
Bugün de önümüzdeki seçimleri, "dünyanın en önemli seçimi" ilan edenlerin, "Muhalefet liderliğiniaçıkça desteklemeliyiz" ve BaşkanErdoğan için, "O bir bedel ödemelidir" diyen ABD Başkanı'nın pusuda beklediği bir zaman diliminde her an her şey olabilir.
Buna rağmen yine de bu tür olaylara daha serinkanlı bakmakta yarar var. Geçmişteki gibi arka planı derin de olabilir, sıradan da...
'MAHCUP OLURSUNUZ'
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu nedenle ilk değerlendirmesinde "mahcup" olmaktan söz etti: "Sorumlu mevkidekilerin suçlamalardabulunurken dikkatli olmalarıgerekir. Bizim görevimiz yakalamak.Devletinize ve polisinize itimatediniz. Mahcup olursunuz."
Haksız da değildi; çünkü olay yerine gelen İyi Parti Genel Başkanı MeralAkşener'den 7'li masa aktörlerine, fondaş televizyonlardan dönmekte sınır tanımayan muhafazakâr köşe yazarlarına kadar hepsi mal bulmuş mağribi gibi olayın üzerine atlayıp kimi cumhurbaşkanını, kimi de iktidarı suçladı.
Ama ölçüyü en çok kaçıran, son yılların en büyük "siyasi kaybedeni" MeralAkşener oldu. Akşener, bir kaybeden olmanın öfkesiyle şöyle diyordu: "Öncelikle seçime 1.5 ay kala veSayın Cumhurbaşkanı demem lazımama cumhurbaşkanları böyle konuşmazlar,Recep Bey'in üçüncü tehdidiüzerine partimiz hem birinci kattanhem üçüncü kattan, ben bir eski içişleribakanı olarak konuşuyorum kurşunlamıştır."
KAZANAMAYACAK ADAYA OY
Anlaşılan son dönemde "Kazanacakaday" diye direttiği siyasi süreci yönetmekteaciz kalan Akşener, hiç sorgulamadan,sonucu beklemeden adeta sevinç çığlıklarıatıp bu olaya "can simidi" olaraksarıldı.
Ne yapsın, o kadar irtifa kaybetti ki eline geçen bu fırsatı kaçırmak istemedi. Ve bunu o kadar açık yaptı ki, olaydan ülke adına kaygılanmak yerine oy devşirme derdine düştü: "Bu kadına, İyi Parti'ye oy vereceksinizve Sayın Kılıçdaroğlu'na oyvereceksiniz."
Tam o saatlerde İyi Partili bir işadamını aradığımda söyledikleri karşısında şaşkına döndüm: "Burada enteresan bir hava var,herkes seviniyor. Neredeyse göbekatacaklar..."
Siyasilerin ve fondaş medyanın işin sonucunu beklemeden suçlamaya geçmesi de bunu gösteriyor. O zaman bu tabloya başka bir pencereden de bakmak mümkün. O gece yaşanan olayın sabah 11.00'de fark edilmesi, İyi Parti'nin güvenlik görevlilerinin hiç silah sesi duymamaları ilginçti. Bu noktada gel de rahmetli MahirKaynak'ın o meşhur tezini hatırlama: "Bir olay olduğunda, olayın failinibulmak istiyorsanız; olayın sonucununkime yaradığına bakın."
Sahi kimin işine yaradı?
İçişleri Bakanı Soylu, olayın İyi Parti'ye yönelik olmadığını, bir hırsızlıkla ilişkili olduğunu açıkladı. Bunu söylerken de "mahcup" olursunuz diye bir not düştü.
Peki, mahcup olan çıkar mı dersiniz?
Hiç sanmıyorum, Akşener nasıl masaya "tıpış tıpış" döndüğünü açıklamadıysa buna da bir kılıf bulur, hatta FehmiKoru gibi "İnanmamız istenen bu bilgiler" diyerek şüpheyi daha da derinleştirir ama sandıktaki çöküşü engelleyemez.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.