Muhalefetin ‘diploma’ sevdası
Dün de böyleydi bugün de. Neredeyse son dönemde yaşanan her seçim öncesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan, CHP'nin ilk cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'ye kadar diploma yalanına sarılmayan kalmadı.
Kılıçdaroğlu 2016 yılında Binali Yıldırım'ı eleştirirken şöyle diyordu:
"Senin bir diploman var. Abinin yalancı olduğunu biliyoruz zaten. Diploması da yok."
İddiası yalan olduğu halde "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır" misali rakibini de "yalancılıkla" suçluyor.
İşin garip tarafı bu yola sadece Başkan Erdoğan karşısında siyaset üretemeyen kifayetsiz siyasetçiler değil, kaybedenler kulübü üyesi gazeteciler, köşe yazarları, televizyoncular da sık sık başvuruyor.
Mesela Emin Çölaşan denilen meczup yazar bu konuyu defalarca köşesine taşıdı. Dün yine yazmış. Hem de 2018'de CHP Milletvekili Prof. Dr. Aydın Ayaydın çıkıp, "Recep Tayyip Erdoğan benim öğrencimdi" dediği ve "Yazdıkların doğru değil" diye tekzip yolladığı halde.
Bu gerçeği köşesine taşımasına rağmen o hâlâ, "Üniversite yıllarından bugüne kadar tek bir arkadaşı bile ortaya çıkmadı, hiç kimse biz onunla arkadaştık demedi" gibi yalanları söyleyebiliyor.
Hemen arkasında da adaletliymiş gibi "hakkını yemeyelim" diyerek günün birinde Aydın Ayaydın isimli bir CHP'linin çıktığı ve "Söylenenler yalan ve yanlış" dediği halde.
O an "Tamam, gerçeği gördü" diye düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Yüzü kızarmadan şu soruyu sorabiliyor:
"Peki diploma nerede?"
Diploma yıllar önce de yayınlandı ama görmek istemediler. Bu yalan değil, yalan ötesi bir şey... Bugünlerde o yalan yeniden pişirilip piyasaya sürüldü. Sürenler de bu kez CHP'liler değil, CHP'nin Altılı Masa'daki payandası İyi Partililer. Önce Aytun Çıray, sonra da yeni İP'li eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan devreye girdi. Özcan, kişisel merakı nedeniyle diploma meselesini araştırmış ve şöyle bir sonuca ulaşmış:
"Marmara Üniversitesi'ndeki arkadaşlara sordum. 'Hocam tek bir tane kayıt yok' dediler."
Eski YÖK Başkanı bunu söyler de pusuda bekleyen medya yalancıları harekete geçmez mi? Diploma yalanına ilk sarılan da tescilli bir yalan makinesi olarak yeniden televizyonlara dönen Washington Portakalı oldu ve manşetini attı:
"Bunun peşini bırakmam..."
Yalanın kokusunu alan FETÖ'cüler ve PKK'lılar da onun peşini bırakmadı ve sosyal medyaya üşüştü. Tabii bu konuda hakkını teslim edelim; ilk harekete geçenlerden biri de provokasyon konusunda özel yeteneğe sahip olan terör tutuklusu Selahattin Demirtaş'tı.
Tablo ürkütücü değil mi?
Seçime şunun şurasında iki aydan az bir zaman var ve muhalefet kadroları yıllardır tekrar edilen bir yalana sığınıyor. Önceki gün İletişim Başkanlığı, bu yıkım ekibinin iddialarını son kez belgelerle yalanladı.
İkna olurlar mı dersiniz?
Hiç sanmıyorum, Türkiye'deki muhalefeti yönlendiren siyaset, medya ve akademik kurmay kadro hiç değişmedi. Onlar yalandan beslenen bir canavardı. Tıpkı 60 darbesi öncesi, "Üniversite öğrencileri kıyma makinesinden geçiriliyor" diyen ataları gibi... O canavar her defasında yenildi ama fırsat bulduğunda da yalana ve tehdide devam etti.
Bu defa son olsun!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)