Yakın tarihimizde böyle bir siyasi operasyon olduğunu sanmıyorum. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in zehir zemberek sözler söyleyip Altılı Masa'yı devirmesinden sonra ne olacağını herkes merak ediyordu. Akşener, 3 Mart'taki Altılı Masa toplantısından sonra öyle sert bir açıklama yaptı ki, herkes ister istemez "Sadece masa dağılmadı, paramparçaoldu" diye yorumladı. Haksız da değillerdi.
Akşener, masanın millet iradesindenuzaklaştığını, kumpaskurulduğunu ve kirli pazarlıklaryapıldığı söyleyip geri dönmeyeceği sinyaliverdi.
Hatta "Ya tarih yazacağız ya datarih olacağız" gibi büyük büyük laflarda etti.
Artık siyasette sadece 24 saatte değil bir saatte bile çok şeyin değişebildiği bir noktadayız. Tabii buna bir de Altılı Masa'nın bir siyaset mühendisliği ürünü olduğu gerçeğini eklemek gerekiyor. İşin içinde sadece görünen siyasi partiler ve o partileri yönettiğini sandığımız "liderleri" yoktu. Tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi içeriden ve dışarıdan bazı güç merkezleri de devredeydi ve onlar "hayal kırıklığı" yaşamak istemiyordu.
Bu durumda her an her şey olabilirdi ve oldu da... Gerçi bundan sonra kırılmış bir masayı ne kadar yapıştırmaya çalışırlarsa da o masa artık eski masa değil.
Siyaset güven üzerine kuruludur ve güvensizliği gidermek de hiç kolay değil. Dün bu nedenle nerede nasıl pişirildiği açık olmayan bir operasyon devreye girdi. Böylece öfke ve nefret kusan, meydan okuyan Akşener ile iki belediye başkanı görüştü ve Akşener masaya geri döndü.
Artık "tarih mi yazdı yoksa tarihmi oldu" bilemem ama bana göre omasada henüz işler bitmiş değil.
Bu yüzden baştan beri Kılıçdaroğlu'nun aday yapılmayacağını ısrarla söyledim. Resmi aday ilanına kadar da bu ısrarım sürecek.
Sürecek, çünkü son 72 saatte Akşener'in, "Kirli pazarlıklar yapıldı" diyerek masayı terk etmesi sadece siyasi merkezleri değil, içerideki güç odaklarını ve küresel güç merkezlerini de harekete geçirdi. Özellikle 14 Mayıs seçimlerini "dünyanın en önemliseçimi" ilan eden ABD ve içerideki lobilerinin bu gidişata ilgisiz kalacakları ihtimali yoktu.
O güçler, Başkan Erdoğan'ı "darbeyledeğil, seçimle devirme" hesabıyaptıklarını da hiç gizlemedi. Yıllardırküresel güçlerin Türkiye planlarıylayakından ilgilenen yazar İsmail Nacarşöyle diyordu: "Küresel güçlerin içeridekiadamları, eski siyasetçiler,generaller, iş dünyası zaten devredeydi.Son birkaç günde çok dahaetkin bir biçimde devreye girdilerve Akşener'i ikna ettiler."
Acaba büyükelçiler de devrede miydi? Bu konuda siyaset kulislerinde Hikmet Çetin ve HüsamettinCindoruk gibi eski siyasetçilerin ismi de çok konuşuldu.
Ürettikleri formül de İmamoğlu ve Yavaş'ın, Kılıçdaroğlu'nun icracı yardımcıları olmasıydı.
Bu ucube formülün çok daha kaotik bir yönetim modeli ortaya çıkaracağına şüphe yok. Baksanıza imza yetkisine sahip 6 siyasi parti başkanına şimdi 2 belediye başkanı daha eklenecek. Buna bir de yedek güç HDP'yi ekleyin, eski "vesayet rejimini" mumla ararız. Yüzyılın felaketinin yaşandığı bir zaman diliminde, muhalif yazarların bile dile getirdiği "Dallasvari" bir muhalefet görüntüsü, ne sokağa güven verir ne de siyaset sınıfına...
Bu noktada herkesin merek ettiği soru şu: Masayı, "dayatmalar,kirli pazarlıklar" nedeniyle terk eden Akşener, 72 saatte ne oldu da o dayatmaları, kirli pazarlıkları unutup çok daha kirli pazarlıklara kapı açan bir öneriyi kabul etmek zorunda kaldı?
Bu sorunun cevabını vermeden meydanlara çıkabilecek mi doğrusu merak ediyorum.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.