‘Konuşmayı yüreğim burkularak izledim’
Mansur Yavaş kendini auta atsa da Akşener'in desteğiyle İmamoğlu auta çıkmamak için direniyor ve "Halk beni istiyor, beni görün" diye tura devam ediyor. Bu yüzden masadaki gerilim kolay bitmez.
Ama masanın tek sorunu adaylık konusu değil.
Davutoğlu'nun kriz çıkışıyla başlayan ve masanın gizli ortağı HDP'ye tavizle devam eden çok daha derin bir problem onları bekliyor.
Çünkü daha HDP'yle pazarlık başlamadı.
İlk ipucunu Ali Babacan verdi. Diğerleri de onu yalnız bırakmadı. Her biri nasıl taviz vermeye hazır olduklarını büyük bir özgüvenle açıkladı.
Kılıçdaroğlu şöyle diyordu:
"Açık söylüyorum biz değiştik, biz halkın partisiyiz. Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık Saray tam odur.
Statükocu, anti-reformcu, anti-özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler."
Akşener çıtayı daha da yükseltti ve "silahlara veda"dan söz etti.
HDP'ye yönelik bu tavizler, daha ittifak yapmadan başlayan yönetim krizini bile gölgede bıraktı ve masadan beklentisi olanları şaşkına çevirdi.
Bu pazarlığın bedeli çok daha ağır olacak. Bu gerçeği gören CHP'deki Atatürkçü ve ulusalcılardan İP'teki milliyetçilere kadar çok geniş bir kitlenin "rahatsız" olduğu söyleniyor.
Bu partilerin içinde bir tepkiye dönüşür mü bilemem ama eski siyasi aktörleri harekete geçirdiği çok açık. Bunu da bugüne kadar CHP'nin "Yeni CHP" olmasına sesini çıkarmayan, İstanbul seçimleriyle umutlanan ve bu umudunu da kendi siyasal geçmişini anlattığı "Daha İyimserim" kitabına yansıtan Erol Çevikçe'nin tepkisinde görüyoruz.
'İLKELERİ ERTELEYİN'
Çevikçe, eski CHP'nin önemli isimlerinden biri. Ecevit'le başlayan siyasal yaşamını Deniz Baykal'la sürdürmüş, son yıllarda da yazdığı köşe yazılarıyla dikkat çekmişti. O yazılarının ortak paydası da hep aynıydı:
"AK Saray'ı durdurmak..."
Bir yazısında aynen şöyle diyordu:
"Bunun için de herkes siyasal ilke, hedef ve amaçlar konusundaki öneri, beklenti, eğilim, görüş, istem ve ısrarlarını Tek Adamdan kurtulana kadar ertelemeleri, ötelemeleri ya da saklamaları gerekiyor."
ÇEVİKÇE'NİN PİŞMANLIĞI
Gördüğüm kadarıyla CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tam da bu çizgiyi izledi. Birçok şeyi sakladı. Ama Çevikçe sonuçtan hiç memnun değil, hatta kızgın ve öfkeli. Nedeni de Kılıçdaroğlu'nun HDP'ye yönelik bakışını açık etmesi... Adını vermeden Kılıçdaroğlu'nu şöyle eleştiriyor:
"Bakın bugünkü Genel Başkan, 'CHP geçmişte, bugün AKP'nin yaptığı yanlışların sahibiymiş! Ve daha da ötesi antireformcu, anti-özgürlükçü Kenan Evren kafasındaymış' diyebiliyor.
Ama üzülerek gördük ki, Kemal Anadol ve birkaç kişi dışında yaşayan üst düzey CHP'lilerin hiçbiri, bu inkâra karşı bir çift söz bile etmediler.
Neymiş, 'zamanı değil, kırık yen içinde kalsın' imiş. Neymiş, 'partiden ihraç edilirmiş'.
Bu konuşmayı ben de, yüreğim burkularak izledim."
Söz etmeyenler kimlerdi acaba? Hikmet Çetin, Altan Öymen, Önder Sav veya Murat Karayalçın mı? Yılmaz Ateş, "CHP, FETÖ'ye teslim oldu" dedikten sonra ihraç edilirken de kimse sesini çıkarmadı.
Daha ilginci, bu noktaya gelene kadar Çevikçe ne yaptı, şu sözleri söylemekte geç kalmadı mı?
"Yen içinde kalsın diyenler bilmeliler ki, CHP'nin çeyrek yüzyıldır bir türlü tek başına iktidar seçeneği olamamasında, Genel Başkan kadar sorumludurlar.
Hatalar (Yanlışlıklar), Suçlar, İnkârlar, Kırıklar keşke Yen İçinde Kalmasaydı."
Bu saatten sonra herhalde CHP'lilere, "Geçti Bor'un pazarı..." demek kalıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)