Altılı Masa hâlâ adayını belirlemedi. Mansur Yavaş kendini auta atsa da Akşener'in desteğiyle İmamoğlu auta çıkmamak için direniyor ve "Halk beniistiyor, beni görün" diye tura devam ediyor. Bu yüzden masadaki gerilim kolay bitmez.
Ama masanın tek sorunu adaylık konusu değil.
Davutoğlu'nun kriz çıkışıyla başlayan ve masanın gizli ortağı HDP'ye tavizle devam eden çok daha derin bir problem onları bekliyor.
Çünkü daha HDP'yle pazarlık başlamadı.
İlk ipucunu Ali Babacan verdi. Diğerleri de onu yalnız bırakmadı. Her biri nasıl taviz vermeye hazır olduklarını büyük bir özgüvenle açıkladı. Kılıçdaroğlu şöyle diyordu: "Açık söylüyorum biz değiştik, bizhalkın partisiyiz. Biz hangi yanlışlarıterk ettiysek, artık Saray tam odur. Statükocu, anti-reformcu, anti-özgürlükçüKenan Evren kafasına geldiler."
Akşener çıtayı daha da yükseltti ve"silahlara veda"dan söz etti.
HDP'ye yönelik bu tavizler, daha ittifak yapmadan başlayan yönetim krizini bile gölgede bıraktı ve masadan beklentisi olanları şaşkına çevirdi.
Bu pazarlığın bedeli çok daha ağır olacak. Bu gerçeği gören CHP'deki Atatürkçü ve ulusalcılardan İP'teki milliyetçilere kadar çok geniş bir kitlenin "rahatsız" olduğu söyleniyor.
Bu partilerin içinde bir tepkiye dönüşür mü bilemem ama eski siyasi aktörleri harekete geçirdiği çok açık. Bunu da bugüne kadar CHP'nin "Yeni CHP" olmasına sesini çıkarmayan, İstanbul seçimleriyle umutlanan ve bu umudunu da kendi siyasal geçmişini anlattığı "Daha İyimserim" kitabına yansıtan Erol Çevikçe'nin tepkisinde görüyoruz.
'İLKELERİ ERTELEYİN' Çevikçe, eski CHP'nin önemli isimlerindenbiri. Ecevit'le başlayan siyasal yaşamınıDeniz Baykal'la sürdürmüş, son yıllardada yazdığı köşe yazılarıyla dikkat çekmişti. Oyazılarının ortak paydası da hep aynıydı: "AK Saray'ı durdurmak..."
Bir yazısında aynen şöyle diyordu: "Bunun için de herkes siyasal ilke,hedef ve amaçlar konusundaki öneri,beklenti, eğilim, görüş, istem ve ısrarlarınıTek Adamdan kurtulana kadarertelemeleri, ötelemeleri ya da saklamalarıgerekiyor."
ÇEVİKÇE'NİN PİŞMANLIĞI
Gördüğüm kadarıyla CHP GenelBaşkanı Kılıçdaroğlu tam da bu çizgiyi izledi. Birçok şeyi sakladı. Ama Çevikçe sonuçtan hiç memnun değil, hatta kızgın ve öfkeli. Nedeni de Kılıçdaroğlu'nun HDP'yeyönelik bakışını açık etmesi... Adını vermedenKılıçdaroğlu'nu şöyle eleştiriyor: "Bakın bugünkü Genel Başkan,'CHP geçmişte, bugün AKP'nin yaptığı yanlışlarınsahibiymiş! Ve daha da ötesi antireformcu,anti-özgürlükçü Kenan Evren kafasındaymış'diyebiliyor. Ama üzülerek gördük ki, KemalAnadol ve birkaç kişi dışında yaşayanüst düzey CHP'lilerin hiçbiri, bu inkârakarşı bir çift söz bile etmediler. Neymiş, 'zamanı değil, kırık yeniçinde kalsın' imiş. Neymiş, 'partidenihraç edilirmiş'. Bu konuşmayı ben de, yüreğim burkularakizledim."
Söz etmeyenler kimlerdi acaba? HikmetÇetin, Altan Öymen, Önder Sav veyaMurat Karayalçın mı? Yılmaz Ateş,"CHP, FETÖ'ye teslim oldu" dediktensonra ihraç edilirken de kimse sesini çıkarmadı.
Daha ilginci, bu noktaya gelene kadar Çevikçe ne yaptı, şu sözleri söylemekte geç kalmadı mı? "Yen içinde kalsın diyenler bilmelilerki, CHP'nin çeyrek yüzyıldır birtürlü tek başına iktidar seçeneği olamamasında,Genel Başkan kadarsorumludurlar. Hatalar (Yanlışlıklar), Suçlar,İnkârlar, Kırıklar keşke Yen İçindeKalmasaydı."
Bu saatten sonra herhalde CHP'lilere,"Geçti Bor'un pazarı..." demek kalıyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.