Seçim tarihinin açıklandığı bugünlerde ABD ve Avrupa basını da harekete geçti. Geriye dönüp bakın, 60 darbesi dahil bütün darbelerin öncesinde Batı basını, seçilmiş iktidarlara karşı hep aynı kirli kampanyayı yürüttü.
Darbelere açık destek verdi. Bu kirli kampanyanın en açık olanını 2011'den sonra BaşkanErdoğan ve AK Parti iktidarına karşı yaptı.
Washington Post'tan Alman Der Spiegel'e, The Economist'ten İspanya'nın El Pais gazetesine, Le Monde'dan İtalya'nın Le Repubblica gazetesine sanki tek bir merkezden düğmeye basılmış gibi ortak bir "diktatör" kampanyası yürüttüler.
Her seçim öncesi bu kirli kampanya daha da yükseltildi. Bazen sevindiler de... Mesela 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti tek başına iktidar olmayınca Batı medyası adeta bayram etti.
YENİ BİN YILIN SELAHADDİN'İ
Haçlı ruhuyla bin yıl önceki yenilgiyi unutmayan İtalya'nın Le Repubblica gazetesi, BaşkanErdoğan'ı Selahaddin Eyyübi'ye benzetiyor ve ortak sevinçlerini şu manşetle duyuruyordu: "Yeni bin yılın SelahaddinEyyübi'si son metroda durduruldu."
Ama durduramadılar, sevinçleri kursaklarında kaldı ve hâlâ "Yenibin yılın Selahaddin Eyyübi'siErdoğan"ı durdurmaya çalışıyorlar.
Saldırı kervanına Pentagon'un en ateşli FETÖ'cü elemanı MichaelRubin ve WSJ gazetesinde "Erdoğan'ı durdurun" diye feryat eden John Bolton'dan sonra The Economist Dergisi de "Türkiye'ninyaklaşan diktatörlüğü" kapağıyla katıldı. Başkan Erdoğan o kapağa anında cevap verdi: "Türkiye'nin kaderini İngilizdergisi tayin edemez."
YİNE BAŞLADILAR
İletişim Başkanı Fahrettin Altunise "Yine başladılar..." diyor ve ekliyordu: "Klişe sözler, dezenformasyonve küstah bir propagandaylakendilerince Türkdemokrasisinin sonunu ilan ediyorlar.Cumhurbaşkanı Erdoğan,vatandaşlarımızı darbecilerekarşı direnmeye çağırdığındamilletimizin bu çağrıya cevabıasırlık bir ders niteliğindeydi.Economist'teki sözde gazetecilerve editörler, belli ki halkımızındemokrasimiz için verdiği mücadelehakkında düzgün bir gazetecilikyapma zahmetine asla girmemişler."
Doğrusu bu saldırılar kimseyi şaşırtmadı. Bunun işaretini ABD Başkanı Biden daha adaylık sürecinde, "Muhalefete destek vereceğini,Erdoğan'ı durduracağını" söyleyerek vermişti. Batı medyası bunun gereğini hiç sektirmeden yaptı.
Peki, bu görev için sadece medya mı harekete geçti?
İstihbarat örgütleri, küresel şirketleri, sivil görünümlü vakıfları, fonladıkları yerli medyaları ve ajanlık yapmakta sınır tanımayan siyasi aktörleri boş mu durdu?
Onların seçim sürecinde gizli kapaklı ne yaptığını bilemem ama açık alanda olup bitenleri akılla izah etmek mümkün değil.
Mesela, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SADAT'ın ucuz hamlesi bahanesiyle "vasiyetiniilan edip" gürlemesi, TSK yönetimine haksız ve yersiz saldırısı, Ali Babacan'ın Baykar ve savunma sanayiine karşı öfkeli çıkışı, 6'lı Masa'nın bazı aktörleriyle foncu medya mensuplarının şimdiden "Cumhurbaşkanı Erdoğanbir daha aday olamaz" argümanına sarılmaları, hiç hayra alamet değil.
Şunu merak ediyorum: İçerideki bu garip çıkışlar, Batılı liderlerin dikenüstünde oturuyor olmaları "seçimikaybetme" hesabı yaptıkları için olabilir mi?
Peki, kaybetme korkusu yaşayanlar ne yapar?
Dikkatli olmakta yarar var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.