Altılı masa içindeki kavganın nasıl sonuçlanacağı kadar HDP'nin ne yapacağı da merak ediliyor.
HDP ve onun öncülleri partiler, SHP'nin içinden çıksa da sırtını terör ve şiddetle siyaset yapan PKK'ya dayadıkları için yakın tarihin en çok kapatılan ve en çok tartışılan partileri oldu.
Hâlâ da bu kısırdöngü değişmiş değil. Çünkü HDP çizgisi hiç değişmedi. Türkiye değişti, Kürt meselesiyle ilgili bütün tabular yıkıldı, ret ve inkâr politikaları terk edildi ama buna rağmen kendisini "muhatap" gören o çizgi hiç değişmedi.
Türkiye'deki bütün siyasi akımlarının partileri, zaman içinde az çok değişirken hatta en statükocu parti CHP bile değiştiğini söylerken o siyasi çizgi yerinde saydı.
Ne ülkeyi kan gölüne çeviren PKK terörüne karşı çıktı, ne de üzerinde siyaset yaptığı Kürt meselesiyle ilgili uzatılan elleri tuttu. Çözüm süreçlerinin heba edilmesinde de "barışı" dillerinden düşürmeyen bu siyasi aktörlerin etkisi büyük. Sonunda halkın "siyaset yapın" diye verdiği oyları bile Kandil'in baskısına boyun eğerek heba ettiler.
Ama başları her sıkıştığında da "Bizineden dışlıyorsunuz?" diye ağlamaktanda vazgeçmediler.
Şimdi bu filmi bir kez daha izliyoruz.
Bugünlerde sık sık HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ile Mithat Sancar'ın çıkışları tartışılıyor. Sancar, muhataplarına ayar verirken yalvarmayı da ihmal etmiyor: "Bizimle açık diyaloğa girilsindedik."
Daha vahimi dış basında yazıldı. Al Monitor'a konuşan bir HDP yöneticisi aynen şöyle diyor: "Ortak bir strateji oluşturmakadına son bir buçuk yıldır muhalefetebizimle masaya oturması içinyalvarıyoruz. Bunun yerine bizi görmezdengeldiler, bizi hor gördüler."
Sancar, bu ruh haline rağmen kendileriyle diyaloğa girmeyenleri, "Ürkekdavranıyorlar, çözüm yolunu açacakcesareti ortaya koymuyorlar" diye suçluyor ama söz konusu PKK'yla ilişki olunca "cesur" davranmadığı gibi herkesin bildiği gerçeği de inkâr ediyor.
Bugün Türkiye'de siyasi alanı zehirleyen asıl mesele de bu, HDP-PKK ilişkisinin inkâr edilmesi ve gizlenmesidir. Bu sonuçta son yıllarda ve özellikle 2015 seçimlerinden itibaren CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu'nun da ciddi katkısı var. Kılıçdaroğlu, CHP'yi iktidara alternatif hale getirmek yerine önce HDP'ye sonra da MHP'den ayrılan İP'e destek veren siyaset mühendisliğiyle bugünkü tablonun müsebbibi oldu.
Kılıçdaroğlu, AK Parti'yi düşmanlaştırmak için yaptığı bu hamlelerden bir sonuç elde eder mi göreceğiz ama siyasetin normalleşmesi ve bu ülkenin daha fazla bedel ödememesi için asıl HDP'nin değişmesi ve elini taşın altına koyması gerekiyor. HDP değişmediği sürece altılı masaya alınsa da sonuç değişmez.
Nasıl ki AK Parti, sürekli darbe üreten vesayet sistemini cesaretle değiştirdiyse, başkalarına cesaret öneren HDP de cesaret göstermeli ve üzerindeki PKK vesayetine karşı çıkmalı.
Bu gerçeği HDP geleneğini de iyi bilen AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi, yazar Orhan Miroğlu şöyle dile getiriyor: "6 buçuk milyon oy alan bir partihâlâ geçen yüzyılın parametreleriylehareket etmeye devam ediyor. Buişin siyasi sonucuna bakacak olursakTürkiye her yıl bir siyasi partininkapatılmasına şahitlik yapacakbir ülke olmamalı. Buradan çıkmalıyız,ama ne yapmalıyız? Bu partiyiyöneten insanların bu ilişkiyi reddetmeleriyleolur. Reddetmiyorlarsaaynı tarihi tekrar yaşarız."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.