GP Genel Başkanı AhmetDavutoğlu masayı sallamaya devam ediyor. Önce yaptığı "Genel başkanlarher stratejik karardaimza yetkisinesahip olacak" tespitiyle ortalığı karıştırdı.
Sonra bu çıkışı düzelteyim derken daha beterine imza attı.
Çıktığı bir televizyon programında kendisine yöneltilen, "Bir cumhurbaşkanı seçtinizdiyelim. O cumhurbaşkanı 'Sizinoyunuz düşüktü, ben bu kararı veriyorum'derse" sorusuna aynen şöyle diyordu: "Bunu dediği anda kriz çıkar,Meclis desteğimizi çekeriz, ülke seçimegider."
Sürpriz değil, koalisyon hükümeti kurduklarında çok daha fazlası yaşanacak. Bunu tahmin etmek zor değil.
Aslında masada bir değil, birden fazla kriz alanı var ve kimin galip geleceği de belli değil. Masanın içinde bir adım önde görünse de Kemal Kılıçdaroğlu ile Akşenerİmamoğlu arasındaki kavga sönmüş değil. Küçük partiler adına Davutoğlu-Babacan ikilisinin dayatmaları da, masanın altındaki HDP'nin darbeleri de sürüyor ve masayı sallıyor.
Bu tabloya içeriyle bağlantılı FETÖ ve PKK'nın taleplerini de eklemek gerekiyor. Bütün bu güçlerin etkili olduğu bir hükümet düşünün. Kriz değil kaos çıkar...
Ama turpun büyüğü heybede...
İçeride bütün bunlar olurken, 60'tan başlayarak bu ülkede her on yılda bir darbe yaptıran, ekonomik tetikçileriyle piyasayı sabote eden küresel güç merkezleri de boş durmuyor. Hele muhalefete açık destek vererek Başkan Erdoğan'ı devirmek istediğini söyleyen Biden hiç boş durmuyor. Kirli yöntemler devreye girdi bile... Tabii sadece ABD değil, ABD'nin Rusya-Ukrayna Savaşı'nı bahane ederek sıkıştırdığı AB'nin Almanya gibi önde gelen devletleri de boş durmuyor.
Masada adayın geç belirlenmesinde asıl neden bu küresel kavga. Çünkü masada açık bir ABD'ci-Almancı kavgası yaşanıyor. ABD cenahından Kılıçdaroğlu'na onay verilmediği için adaylık geciktikçe gecikiyor.
Belki içinizden, "Bu küresel güçler bukadar işin içinde mi?" diye geçirebilirsiniz. Şimdi gelin Türkiye'deki seçimlerin onlar için ne kadar önemli olduğunu bizzat onlardan dinleyelim. Birkaç gün önce derin ABD'nin sesi WashingtonPost'ta, "2023'te dünyanın en önemliseçimi Türkiye'de olacak" başlığıyla bir analiz yayınlandı.
O analize göre 2023 seçiminin sonucu, Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya'da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendirecek kadar önemli.
ABD ve AB bu seçimle öyle ilgililer ki Başkan Erdoğan'ın küresel barış hamlelerine önem vermelerine rağmen şu arzularını saklamıyorlar: "Erdoğan'ın tercih ettiği rakip,CHP'yi 12 yıldır yöneten biraz renksizbir isim olan Kılıçdaroğlu olacaktır.Birçok Türk siyasi analist, daha gençve daha karizmatik İmamoğlu'nun dahagüçlü bir rakip olacağını söylüyor."
ABD kimi tercih ettiğini açıkça söylüyor. Analizin belki de en çarpıcı sonucunu şu cümle özetliyor: "Türkler oylarını kullanana kadarBatılı liderler gergin durumda kalacak."
Sahi Türkiye'deki bir seçim Batılı liderleri neden geriyor?
Cevabını İngiliz savunma ve güvenlik kuruluşu analistlerinden Ziya Meral veriyor: "Türkiye bir ara güç olabilir, ancakbüyük güçlerin bu seçimde bir çıkarıvar."
İşte 6'lı masada "Bu çıkarı en iyi bentemsil ederim" kavgası yaşanıyor.
Böyle bir gerçek hiç yokmuş gibi siyasi analiz yapmak, gerçeği saklamaktan başka bir şey değil.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.