AK Parti, 20 yıllık iktidarına rağmen kendisini yenileyerek "Türkiye Yüzyılı" vizyonuyla gündem olurken, CHP ve İyi Parti'nin başını çektiği muhalefetin gündeminde sadece masa tartışmaları var.
Biri ABD'ye kadar gidip "FETÖ'cülerle hamburger yeme" tartışmasıyla, diğeri "Noter değiliz" deyip "kazanacak aday" kavgasıyla, öteki de "99 yıllık CHP'ylemasaya otursak 10 dakikadakalkarız" salvosuyla ancak gündem olabiliyor.
Bu eski Türkiye partileri olmanın bir sonucu. Yıllardır bu kısırdöngü içinde debelenip durmaları boşuna değil. Siyaset üretemiyorlar.
Kılavuzları olan aydınların ve foncu medya aktörlerinin durumu da farklı değil. Bundan yaklaşık 15 yıl önce bu ülke 367 denilen bir garabet yaşadı. O günlerde CHP'nin kılavuzu Sabih Kanadoğlu'ydu. O tarihten sonra CHP iflah olmadı. Kılıçdaroğlu sözde değiştik dese de özde değişmedi. Şimdi bu görevi üstlenen birçok hukukçu var ama en ilginci "yeni kuşak siyasetçi" sloganıyla Ekrem İmamoğlu'nu "omakama" hazırlayan siyasi kampanya direktörü. Necati Özkan'dan söz ediyorum. Özkan, bir süredir Cumhuriyet Gazetesi'nde köşe yazarlığı da yapıyor. Herhalde "o makam"dan ve siyaset üretmeden umudunu kesti ki, şimdi bazı hukukçu ve siyasetçilerin ağızlarına sakız ettiği Anayasa'da yer alan, "Bir kimse en fazla iki defacumhurbaşkanı seçilebilir" maddesine sığınmış durumda.
İMAMOĞLU DA PES ETTİ Mİ?
İşin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte ele alınması gerektiği gerçeği bir yana, vahim olan şu: "Yeni siyaset" yapma iddiasıyla ortaya çıkan solcu bir aktörün de tıpkı vesayetçi Kanadoğlu gibi "Anayasa ihlali" üzerinden siyaset önermesi.
Bu çaresizliğin işareti... Böylece bu açıktan yararlanarak BaşkanErdoğan'ın önünün kesilebileceğini söylüyor.
Öyle çaresiz ki, Mehmet AliÇelebi'nin AK Parti'ye geçişini bilesayısal arayışa bağlıyor: "AKP, MHP ve BBP'nin toplamda336 sandalyesi olduğundan,en az 24 milletvekiline ihtiyaçvar. Mehmet Ali Çelebi'ningeçen hafta AKP'ye katılmasınıbu amaçla yapılmış bir transferolarak görmeliyiz."
Tabii bununla da yetinmiyor, açık açık muhalefete, "Mecbur hissetmeyin" diye yalvarıyor: "Cumhur İttifakı sözcüleriistedikleri kadar Erdoğan'ın'demokratik meşruiyeti var' diyesöylesinler, böyle bir hakkı yok.Muhalefet liderleri, Erdoğan'aoy vermiş seçmenlere saygılarındandolayı kendilerini bu hileniniçerisinde yer almaya mecburhissetmemeli."
Peki, ne yapmalı?
Sandıkta yarışmak yerine tıpkı 367 garabeti gibi Anayasa'yı zorlamalı, uyduruk gerekçelerle açık bir kapı bulup Erdoğan'ın aday olmasınıengellemeli. Farkında mısınız, ne çok Kanadoğlu varmış aramızda. Öyle olduğu için de siyaset üreterek yarış yapmak yerine, yasalarda açık aranıyor.
Bir kısım vesayetçi hukukçu bu argümana sığınabilir ama siyasetçiler, "Biz sandıkta yarışırız" demedikleri sürece üzerlerindeki o vesayetçi yaftasını silemezler.
Siyasi kılavuzları böyle fikir üretirse CHP daha çok iktidar hayali kurar. Herhalde aynı problemi İmamoğlu da yaşıyor ki düşüşe geçti ama pes edip etmediği belli değil...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.