Altılı masada işin nereye gideceğini kestirmek hiç kolay değil. Çelişkiler yumağına dönmüş bir altılı masa fotoğrafı var ve kendileri de işin içinden çıkamıyor. Bugüne kadar ortaya ne etkili bir siyaset koyabildiler ne de bir aday etrafında birleşmeyi başardılar.
Akılda kalansa çelişkilerle dolu çıkışları...
Önce genel başkanlar aday olmayacak, sembolik biri aday olacak denildi.
Sonra aday masadan çıkacak tezine dönüldü. Bir süre kamuoyu böyle oyalandı.
Ardından buna "kazanacak aday"şartı eklendi. Yani dışarıdan biri de adayolabilir dendi.
Gördüğünüz gibi ilk tezi ikincisi, ikinciyi de üçüncüsü tekzip ediyor.
En sonunda bu tutarsızlıklara "noter" tartışması da eklendi. İlginçtir Kılıçdaroğlu'nun adaylık çalışması toplumda karşılık bulmaya başlayınca, Akşener dayanamayıp bu tezi devreye soktu ve sert bir tavır koydu: "Noter değiliz..."
İyi de masadan biri aday olacaksa, geride kalanlar mecburen "noter" olmayacak mı? İster istişareyle bu noktaya gelinsin, isterse dayatmayla. Eninde sonunda masadaki 5 kişi noterlik yapacak. Masa kurmanın doğal sonucu bu...
Bu yüzden Akşener'in öne sürdüğü "noter" gerekçesi bir oyalama taktiği ve arka planında bir hesap var.
Çünkü bu konuda ısrarcı olan, hatta 13'üncü cumhurbaşkanının masadan çıkacağını söyleyen bizzat Akşener'in kendisi. Ne söylediğinin farkında olmaması mümkün değil. O zaman sorun noter olmakta değil, sorun kimin aday olmasında.
AKŞENER, KILIÇDAROĞLU'NUYENEBİLİR Mİ?
Akşener'in Kılıçdaroğlu'nun adaylığını istemediği çok açık. Ama bunu da açık açık söyleyemiyor. Daha vahimi ise "Masanın en büyük partisinin başındakiKılıçdaroğlu aday olmasın dakim olsun?" sorusuna açık cevap verememesi... Herhalde kendisini düşünüyor. PR'ını yaptığı İmamoğlu veya Yavaş'ı da bir "tehdit" aracı olarak kullanıyor.
Peki, bu durumda yani Akşener aday olduğunda masayı kuran CHP'nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu "noter" olmayacak mı?
Tablo ortada, Akşener bu hamlesiyle masadaki en büyük parti CHP'yi aday belirleyemeyen etkisiz bir parti konumuna düşürmek istiyor. Tersi olur da "kazanacak" gerekçesiyle bir belediye başkanı aday yapılırsa bu durumda da asıl belirleyen güç İyi Parti olacak. CHP ise hem masanın etkisiz elemanı olacak hem da kazanma garantisi olmadığı için elindeki bir büyük belediyeyi kaybedecek...
Bu siyaset, CHP'nin de, doğal olarak Kılıçdaroğlu'nun da sonu demek... Akşener boşuna ikinci parti hayali kurmuyor. Peki, Kılıçdaroğlu bu tuzağa düşer mi?
Onu göreceğiz ama işin doğrusu partiler siyaset üreterek toplumu kazanmak yerine, Biden'ın önerdiği gibi, "darbeyledeğil başka yolla" yani siyaset mühendisliğiyle siyaset yaparsa bu kavga ve bu ayak oyunları kaçınılmaz.
İYİ PARTİ, DEVA VE GELECEKPARTİSİ'NE GÖZ DİKTİ
İyi Parti'nin son hamleleri de bu ayak oyunlarını doğruluyor. Bir süredir irtifa kaybeden İyi Parti, son günlerde Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü ve ABD gezisi gibi fiyaskoyla biten çıkışlarını, DEVA ve Gelecek Partilerinin de güven vermemesini fırsata çeviren hamleler peşinde. AhmetEşref Fakıbaba gibi milletvekili transferleriyle başlayan bu süreci, 6'lı masa içinde yer alan Deva ve Gelecek Partilerinden yeni transferlerle sürdürme hesabı yapıyor.
Anlaşılan altılı masada sadece aday yarışı yok, partilerin birbirlerine yönelik "adam kapma" yarışı da var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.