Ukrayna-Rusya Savaşı, sadece bir ülkeyi yerle bir etmedi, aynı zamanda dünyayı da derinden sarstı. Bu sarsıntının müsebbibi de hiç kuşkusuz ABD'ydi... ABD isteseydi Ukrayna meselesi çoktan çözülürdü. Ama ABD kendi hegemonyasını sağlamlaştırmak için gözü ne Ukrayna'da ölen çocukları, gençleri gördü, ne de başta Avrupa olmak üzere dünyada yaşanacak derin sarsıntıları.
O görmediği gibi demokratik değerleriyle övünen Avrupa da korkudan sesini çıkaramadı. Okullarda Dostoyevski'yi yasakladı, Rus orkestra şefi ValeriGergiyev La Skala Operası'ndan kovuldu, Rus pastasındaki Rus adı bile çıkarıldı.
Bütün bunları içine sindiren Avrupa, bir önemli geri adım daha attı. İklim ve çevre konusundaki hassasiyeti bırakıp, kömür ve nükleer enerjiye dönüş sinyali verdi.
En çarpıcı örnek de Almanya'ydı. Önümüzdeki kış enerji krizi yaşayacak Almanya, şimdi kömür ve nükleer enerji santrallerine dönme kararı verdi. Almanya, ABD'ye itiraz edemedi ama dünyayı kirletmeyi göz aldı. Paradoksa bakın, "Almanya kömüre dönüyor" diyen de bizzat Yeşiller Partisi eşbaşkanı olan Ekonomi Bakanı Robert Habeck.
Ortada gerçekten gelişmiş ülkelerin ikiyüzlülüğü var.
Önce dünyayı yüzyıllardır sömürerek kirleten bu ülkeler, 90'ların başında şöyle bir öneri getirdi: "Dünyayı kirlettik,bedelini birlikte ödeyelim." Yani açıkça, "Siz kömür veya petrol üretmeyin" diyorlardı.
Hatta geçen yıl İskoçya'nın Glasgow kentinde gerçekleştirilen 26. BM İklim Değişikliği Konferansı'nda (COP26), tarihte ilk kez kömür kullanımını azaltan bir anlaşma imzalandı.
Peki, ne oldu da üzerinden bir yıl geçmeden geri adım atıldı? Aslında dünyayı kirletenler de, savaşı dayatarak yeniden kömüre dönüşün önünü açanlar da bizzat gelişmiş ülkelerdi.
Bu gerçek aslında sözünü ettiğim Glasgow toplantısında bizzat yüzlerine söylendi ama hiç oralı olmadılar. O toplantıya katılan Hindistanlı VijayPrashard, gelişmiş ülkelerdeki ikiyüzlülüğü,Walter Benjamin'in, "Her medeniyetanıtı aynı zamanda bir barbarlıkanıtıdır" sözüne atıf yaparak şöyleanlatıyordu: "Bengal'deki kıtlığı düşünüyorum,Afrika'dan gelen, köleleştirilmişinsanları düşünüyorum. İngilizler, Hindistan'dan 45 trilyonsterlin çaldı. Doğamızı yok etti. Hindistan'a kömürü zorla kabulettirdiler. Gelip bizi kömür bağımlısıyapan sizlerdiniz. Sonra gittiniz. Boris Johnson'ı veya Joe Biden'ıdinlediğimde sizin ne kadar küçümseyiciolduğunuzu görüyorum. 400yıl önce de bizi küçümsediniz. Sadece küçümsemeyi biliyorsunuz."
Sonra da şöyle devam ediyordu: "Biz sömürgeciliği ve sizi yendik. Ama sizin için sömürgecilik kalıcıbir durumdur. Bize tüm sorunlardansorumlu olduğumuzu söylemekistiyorsunuz. Çünkü asıl suçlununkendiniz olduğunu saklıyor ve aslakabul etmiyorsunuz. ABD, dünya nüfusunun yüzde4'ünü oluşturuyor. Ama hâlâ dünyakaynaklarının yüzde 25'ini kullanıyor. Üretimi Çin'e yaptırıyorsunuz. Ve ardından Çin'e karbon kirleticisiolduğunu söylüyorsunuz. Artık buişte birlikte değiliz. Bize ders veremezsiniz."
Bu tablonun bir de bize yansıyan tarafıvar. Türkiye hem çevre konusundaönemli adımlar attı hem de yenilenebilirenerji kaynaklarını genişletti. Ancak çokönemli kömür rezervine, petrol ve doğalgazkaynaklarına da sahip... Peki, bunlarıkullanamayacak mıyız? Bir başka yazıdabunu da ele alalım ve şu hatırlatmayıda yapalım:
Türkiye'de Akkuyu Nükleer EnerjiSantrali yapılmasın diye yeri göğü inletenCHP'liler ve Yeşiller, AB ülkeleri nükleerenerjiye geçiyor ama hiç sesinizduyulmuyor, neden acaba?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.