CHP İstanbul İl Başkanı
Canan Kaftancıoğlu'na verilen cezaların
Yargıtay tarafından onanması
aslında sürpriz değil, tam tersine
CHP'lilerin bile beklediği bir sonuçtu. Daha fazlasını bekleyen, hatta isteyen CHP'liler bile vardı. Şimdi gözyaşı dökmelerine bakmayın, onların çoğu timsah gözyaşları...
Çünkü Kaftancıoğlu sadece marjinal çıkışlarıyla dışarıdan eleştirilen bir siyasetçi değil, onun saldırgan ve küfürbaz üslubuna, siyasi düşüncesine CHP içinden de karşı çıkan ciddi bir muhalefet grubu var. En basiti kendilerini
"gerçek Atatürkçü" olarak niteleyenler,
başından beri
Kaftancıoğlu ile
yol yürümek istemedi. Zaten İstanbul İl Başkanı olması da, delegenin iradesiyle değil,
Kılıçdaroğlu'nun baskısıyla oldu.
Önceki gün
Kılıçdaroğlu'nun konuşma yaptığı İstanbul İl Başkanlığı önünde toplanan kalabalığı izlerken, timsah gözyaşları dökenlerin çoğunlukta olduğunu görmek hiç şaşırtmadı. Mesela
Ali Mahir Başarır'ın Kaftancıoğlu'na karşı olduğu bilindiği halde en sert demeçleri vermesi gibi...
Tablo çok karmaşık... Verilen kararı hukuken yetersiz bulanlar, hatta az olduğunu söyleyenler olduğu gibi,
"Yıllar sonra bir tweet nedeniyle mahkûmiyet mi olur?" deyip itiraz edenler de var ama kimse bu mahkûmiyetin siyasi bir operasyon olduğunu söyleyemez. Siyasetçi de olsa devleti
"seri katil" ilan etmenin
ifade özgürlüğüyle bir ilgisi olmayacağını itiraz edenler bile biliyor.
Söz konusu olan, siyasi söylemleri nedeniyle mahkûm edilmiş bir siyasetçi değil, tam tersine karşımızda bayağı ve seviyesiz sözleri ve hakaretiyle mahkûm edilmiş bir siyasetçi var. Buradan bir mağduriyet çıkmaz.
Bunun üzerinden CHP'nin veya 6'lı 28 Şubat İttifakı'nın siyasi sörf yapması da işe yaramaz. Tam tersine, onları Kaftancıoğlu seviyesine çekeceği için zararı bile olabilir. Belki bir ihtimal bu kirli dilin siyasette işe yaramayacağını, er geç hukuken hesap sorulacağını öğreneceği için Kaftancıoğlu'na yarayabilir. Tabii ders alırsa...
İşin belki de en hazin tarafını,
Kaftancıoğlu'nun mahkûm edilmesini bekleyen CHP'liler yaşayacak. Onlar, yani o akşam CHP İstanbul İl Binası önünde timsah gözyaşı dökenler, çıkan mahkûmiyetle İstanbul İl'i alacaklarını umuyorlardı ama görünen o ki alamayacaklar. Hukuken il başkanlığını bırakıp bırakmayacağı henüz belirsiz. CHP Sözcüsü
Faik Öztrak da bu belirsizliği gideren bir açıklama yaptı:
"İstanbul İl Başkanımız Kaftancıoğlu görevinin başındadır."
Ancak bu gerçek o geceden itibaren
CHP kulislerindeki hareketlenmeyi durdurmaya
yetmedi. Başta
İmamoğlu'nun
İngiltere Büyükelçisi'ni ağırlamasıyla siyasetin
gündemine gelen Kahraman Balıkçı
olmak üzere Boğaz'daki balık restoranlarında
bir araya gelen CHP'lilerin tek gündem
maddesi vardı:
"Canan giderse kim gelir..." ve
"Canan'la artık yol yürünmez gerçeğini Kemal Bey'e kim anlatır..."
O masalarda "Ankara siyasetini bilen"
iki isimden sıkça söz edildi:
Berhan Şimşek ve
Bihlun Tamaylıgil...
Onların bu konuda bir bilgileri ve hazırlıkları var mı yok mu bilemem ama adları çok konuşuldu.
CHP'nin bütün kurmayları İstanbul'da ve herkes yeni başkan kim olacak kulisi peşinde. Tabii Kaftancıoğlu da kendi koltuğunu bırakmaktan yana değil. Bu nedenle ilk önerinin de ondan geldiği konuşuluyor. Kaftancıoğlu kendi yerine mevcut yönetim kurulu üyesi olan
Gülsüm Hale Özcömert Coşkun'u önermiş... CHP'lilere göre,
"kankası" olan Coşkun, il başkanı olarak atanacak ama ipler Kaftancıoğlu'nun elinde olacak. Bir anlamda "gölge başkan" modeli... Bu modele
Kılıçdaroğlu'nun da sıcak baktığı, hatta
"olur" verdiği söyleniyor.