CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu'nun, öğretmeninden çiftçisineneredeyse hakaret etmediği toplumsalkesim kalmadı. En çok da devletin işleyişinizehirlemek için bürokratları diline doladı.Askere, polise demediğini bırakmadı. Bekçilerbile öfkesinden kurtulamadı.
Bir süredir de ısrarla uyuşturucuyla mücadeleyi itibarsızlaştırmak için her şeyi yapıyor.
En son şöyle dedi: "Türkiye Cumhuriyeti Devleti hapishanelerindebir tane uyuşturucu baronu varmı? Neden hapse girmez? Çünkü siyasetçiyiparayla satın alırlar."
Anlayana İçişleri Bakanı SüleymanSoylu'nun cevabı çok netti: "Bir taraftan zehir tacirlerine yönelikmücadele sürdürürken, bir taraftan daKılıçdaroğlu'nun patolojik mitomani hastalığıile uğraşıyoruz. Haram, yalan, tükeniş,unutkanlık..."
Aslında bu sadece siyasi bir atışma değildi, arkasında tıpkı kurda olduğu gibi mafya ve uyuşturucu üzerinden yürütülen sinsi bir operasyon vardı.
Doğrusu bu kampanyanın başını bazı devletlerin, bizzat uyuşturucu kaçakçılığından beslenen PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin ve mafya babalarının çekmesi şaşırtıcı değildi. Şaşırtıcı olan ve insanı dehşete düşüren bu kirli kampanyada CHP'li aktörlerin ve fondaş medyanın da rol almasıydı. Sadece Kılıçdaroğlu da değil EnginÖzkoç gibi çok sayıda CHP'li siyasi aktör, uyuşturucu üzerinden onlarca yalanı siyaset malzemesi yapıp hükümeti suçluyordu.
Bu açıdan geçen yılın son aylarında ortaya atılan bir uyuşturucu iddiası ibret vericiydi
İlk bilgiyi de Kolombiya Ulusal Polis Teşkilatı Narkotik Birimi sorumlusu, 9 Haziran 2020 tarihinde bir tweet'le vermişti: "Kolombiya'nın BuenaventuraLimanı'nda Türkiye'ye gönderilecek konteynerleriçinde 4 ton 928 kilogram kokainele geçirildi."
Bundan sonra yapılması gereken, Türk narkotik birimlerinin, Kolombiya narkotik birimleriyle ilişki kurup işin arkasını araştırmaktı. Öyle de yapılmış. Kolombiya Interpol'ü biraz gecikmeli de olsa, Türkiye'nin istediği bilgileri adli yoldan bir yazışmayla Ekim 2021 başındaKolombiya Türkiye Büyükelçiliği'ne göndermiş.
Ancak o sırada bir el devreye giriyor ve bunu Türkiye'ye farklı yansıtıyordu. Haberi ilk kez Gerçek Gündem isimli haber sitesi, "Türkiyecevap vermedi" diye sundu ve kanıt olarak da İspanyolca bazı belgeler yayınladı. Doğal olarak ortalık karıştı.
Haberi gerçek kabul eden CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç şöyle bir tweet atıyordu: "Narkotik, 10 Ekim'de Kolombiya'dayakalanan 4.9 ton kokainle ilgiliKolombiya'dan 'adli yardımlaşma' talepettik, cevap alamadık dedi. Kolombiya 22Eylül'de Türkiye'den 'adli yardımlaşma'talep ettik diyor. Hangisi doğru?"
Oysa Gerçek Gündem'in haberi yalandı ve İspanyolca belgelerin de konuyla alakası yoktu. Site haberi kaldırıp özür diledi ama iş işten geçmişti.
Buraya kadar "yalan" deyip geçebilirsiniz. Ama bundan sonrası çok daha vahim... Vahim diyorum, çünkü işin bir ayağında da Kolombiya Büyükelçiliği'nde görevli bir Türk var. Hem de adını duyduğunuzda şoke olacağınız bir Türk: Sabih Can Kanadoğlu... İlk adı ve soyadı hiç yabancı gelmiyor değil mi? Bildiğimiz 367 rezaletinin mucidi eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun torunu.
Büyükelçilikte çalışan torun Kanadoğlu'nun, Kolombiya makamlarının yazışmalarının Türkiye'ye ulaşmasını geciktirdiği iddia ediliyor. Hukuki bir soruşturma açıldı mı bilmiyorum, ama idari bir soruşturma açılmış
Merak ediyorum, genç Kanadoğlu hakkında soruşturma açılmasında bu olayın etkisi var mı?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.