Dünya yansa bile CHP içindeki iktidar savaşı durmuyor, durmayacak da. Bunu Kemal Kılıçdaroğlu'nun 6'lı 28 Şubat İttifakı hamlesi de durduramadı ki hâlâ İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Ben aday değilim" demiyor. Bunu parti içindeki Kemalci-Ekremci savaşının sürmesi de gösteriyor.
Ama en önemlisi bizzat İmamoğlu'nun söyledikleri... İşte onlardan birine birkaç gün önce tanık olduk. Zor Sor isimli bir Youtube kanalında gazeteci, İmamoğlu'na soruyor: "Aday gösterilmezseniz bağımsız aday olur musunuz?"
Soru herhangi bir CHP'liye sorulsa vereceği cevap belli: "Genel başkanımız adayken böyle bir şey aklımdan dahi geçmez."
Ama İmamoğlu bambaşka bir cevap veriyor.
Önce şöyle diyor: "Zor soru bak. Bunu hiçbir gazeteci bana sormaya cesaret edememişti."
Neden acaba? Gazeteciler, İmamoğlu'ndan korkuyor mu? Yoksa bu cevabı veren İmamoğlu'nun egosu mu yüksek? Öyle yüksek ki hâlâ net bir biçimde "Ben aday değilim" demiyor ve nereye çekersen oraya gidecek bir cevap veriyor:
"Değişik bir dönemdeyiz. Çok siyasi bileşenler olan çok sayıda aktörün bir araya gelip bugünkü sürece karşı işbirliği arzusu duyduğumuz bir dönemdeyiz. Bireysel ihtiras ve hedefler geliştirmenin bu döneme çok büyük bir zarar vereceğini, hatta ihanet olacağını biliyorum. Doğru kararın günü geldiğinde verilmesinden yanayım."
Bireysel ihtirasın ve bunun sonucunun "ihanet" olacağını biliyor ama kimi kastettiğini söylemiyor? Kendisini mi yoksa Kılıçdaroğlu'nu mu?
Medyadaki uzantılarına bakınca, sabahtan akşama "kazanamayacağı" yazılan ve adaylıktan çekilmesi gereken isim olarak Kılıçdaroğlu yazılıyor. Küreselciler de onu istiyor.
Bu da şunu gösteriyor: İmamoğlu son ana kadar bekleyecek, geri adım atmayacak ve kendisini "Fatih" ilan eden Akşener'le birlikte Kılıçdaroğlu'na karşı aday olarak çıkacak. İşte o zaman 6'lı ittifakta curcuna kopacak.
***
'SEN KİMSİN? DEFOL GİT!'
Şu sorunun cevabı çok tartışılacak: 28 Şubat İttifakı partilerinin o "tarihi" toplantısından geriye ne kaldı?
İki şeyden söz ediliyor: Yeni tartışmalara yol açan uydurulmuş parlamenter sistemdeki boşluklar ve özel koruma kavgası...
Birincisi hiç şaşırtmadı, ama ikincisi herkesi şoke etti. Çünkü 6 partiyi bir arada tutmakla övünenler, salona girişte bile birbirlerine tahammül edemedi. Daha kapının önünde bir değil birden fazla "danışman" ve korumaların karıştığı kavga yaşandı.
Medyaya ilk CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun basın danışmanının, bir basın mensubunu tehdidi yansıdı.
Olayı bizzat yaşayan gazeteci Deniz Zeyrek anlattı: "Ne yazık ki altılı zirvede, istemeden bir CHP'li danışmanla muhatap olmak zorunda kaldım ve bu durumdan duyduğum rahatsızlığı kendisine yansıttım. Aman Allah'ım, beyefendi tam bir kabadayı çıktı.
'Sen kimsin' diye bağırmalar, yanında Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir koruması olduğu halde arkamdan gelip üstüme yürümeler... Sanırsınız korumayla bir olup beni oracıkta dövecekler. Cürete bak!"
Zeyrek'e saldıran koruma aslında ses şirketinin sahibi Nafer'in korumaları.
Siyaset kulislerine yansıyan ikinci olay daha da vahimdi. Olay, İP'in grup başkanvekillerinden Müsavat Dervişoğlu'nun salona korumalarıyla girmesiyle başladı ve tam bir ağız dalaşına dönüştü. İzleyenlerin anlattığına göre bu kargaşaya Kılıçdaroğlu'nun medya danışmanı Tuncay Özkan müdahale edince İP'li Dervişoğlu'nun tepkisi çok sert oldu:
"Sen kimsin? Sen benim muhatabım değilsin, defol git..."
Bu fotoğrafta yer alan aktörlerin yarın hükümet olduklarını, Türkiye'nin Suriye, Doğu Akdeniz ve Ukrayna siyasetini yönettiklerini düşünün. Güven veriyorlar mı?