Kaos artık AB’nin içinde
Rusya'nın Ukrayna'da sadece Donbass bölgesiyle yetineceği öngörülüyordu. Öyle olmadı, Rusya birkaç yerden Ukrayna'ya girdi ve nereye kadar gideceği de meçhul.
Kimi yönetimi değiştirmekle yetineceğini, iki hafta içinde hareketin sonlanacağını söylüyor, kimi de Rusya'nın başlamışken sonuna kadar gideceğini ileri sürüyor. Putin'in açıklamaları, ikinci ihtimalin daha güçlü olduğunu gösteriyor.
Durumun ne kadar vahim olduğu, Başkan Erdoğan'ın şu sözlerinden de anlaşılıyor:
"Rusya'nın bugün erken saatlerde Ukrayna topraklarına başlattığı askeri harekâtı kabul edilemez bulduğumuzu ve reddettiğimizi belirterek başlamak istiyorum. Bölgenin barış, huzur ve istikrarına vurulmuş ağır bir darbedir."
Kuşkusuz bu sonuçta Rusya kadar ABD'nin kaos siyasetinin ve Avrupa'nın körleşmesinin etkisi büyük. AB, demokrasi, hukuk ve insan hakları değerleri üretti ama çevresiyle de bu değerleri paylaşmadı. Tam tersine ötekileştiren bir dil kullandı, hatta bununla yetinmeyip bazı ülkeleri içeriden karıştırmaya çalışan bir misyon üstlendi. Kimi AB ülkesi, terör örgütlerini destekleyecek kadar ileri bile gitti.
Eğer AB, burnunun dibindeki Ukrayna'da olup bitenlerle ilgilense ve ABD'nin Ukrayna'yı bir aparat olarak kullanmasına payanda olmasaydı bugün işler bu noktaya gelmezdi. Bunun bedelini de uzaktan seyrettiği kaosu şimdi içinde hissederek ödeyecek.
Batı'nın ikiyüzlü bu tavrını en iyi Türkiye biliyor. Bırakın geçmişi, son 10 yılda Batı'da inanılmaz bir Türkiye karşıtlığı yükseldi. İşi Erdoğanofobi'ye kadar götürdüler. Müslüman Türkiye'yi içine alan bir AB, bugünkü sığ siyasete, ufuksuzluğa mahkûm olur muydu?
Onların düşmanlaştırdığı Başkan Erdoğan, bu koşullarda bile Avrupa'ya sahip çıkıyor ve Avrupa'nın 17 ülkesinden gelen Uluslararası Demokratlar Birliği üyelerine seslenirken şöyle diyordu:
"Türkiye, Osmanlı'nın ilk asrından itibaren bir Avrupa ülkesidir. Bugün de tarihi ve sosyal bağlarımızın ötesinde bölgemizle Avrupa kıtasının ayrılmaz bir kısmını oluşturuyoruz. Kimi çevrelerin ülkemizi dışlama çabaları kesinlikle art niyetlidir. Anavatan Anadolu ile gönül bağımızı sürdürürken yeni vatanımız Avrupa'yı tüm şehirleriyle kucaklamalı, benimsemeliyiz."
***
AKŞENER KİME, NEYİ HATIRLATIYOR?
Dünya, Ukrayna üzerinden yeni bir kaosa sürüklenirken, içerideki Millet İttifakı da kendi içinde bir kaos yaşıyor. Kim aday olacak kaosu... 6'lı ganyanı bulmak daha kolay.
Bu konuda ilk öne çıkan isim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Önce yardımcıları aracılığıyla aday olabileceğini yaydı. Sonra kendisi mutfağa geçip kendi PR'ını yaptı. Bu çabalara ilk üstü kapalı mesajı da "yol arkadaşı" İP Genel Başkanı Meral Akşener, "Ben başbakan olacağım" diyerek verdi. Yani "Ben çekiliyorum, sen de çekil" dedi.
Yetmedi, devreye bazı İP'li aktörler girip "Kazanabilecek bir aday olmalı" dediler.
O da yetmedi ki Kılıçdaroğlu, bazen lüks otel odasından, bazen de çıktığı televizyonlardan "adayım" mesajı vermeye devam etti.
Tam bu noktada herkes, "Artık Kılıçdaroğlu'nun adaylığı kesin" demeye başlamıştı ki yine devreye Akşener girdi ve bir hatırlatma yaptı
"Bugün 31 Mart başarısı konuşuluyor. İyi Parti olmasaydı İstanbul, Ankara, Adana, Antalya ne olacaktı? Bir şey değişti, her şey değişti. Bazen hatırlatmakta fayda oluyor. Unutanlar açısından. Arada bir hatırlatmak lazım..."
Sahi Akşener, 31 Mart başarısı diyerek kime, neyi hatırlatıyor? Ne yani, bu kadar işin arasında Kılıçdaroğlu bir de bulmaca mı çözsün?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)