Sosyal medya, fondaş medya ve umudunu krizlere bağlamış muhalefet adeta bayram yapıyor. Neymiş, Tarkan "Geççek..." diyor. Desin, biraz da eğlensinler. Şaşırtıcı da değil. Zaten nasıl bir siyasi tavra sahip olduğu gizli saklı değil, biliniyor. Kimse de ona, "Muhalefetin yalaka sanatçısı" demedi. Dün de bugün de üstelik onun gibi gizlemeden çok açık siyasi tavır alan onlarca sanatçımız var. 70'li yılların Cem Karaca ve Barış Manço'sunu hatırlayın.
Burada bir sorun varsa, o da "Oynama Şıkıdım" tadında bir şarkıya umut gözüyle bakan bir siyaset sınıfının ve sosyolojinin olmasında. Bu kesim, ne zaman iktidar karşıtı bir çıkış görse hemen üzerine atlıyor. Ne zaman iktidarı zaafa uğratacak bir felaket görse, bir kriz yaşansa ellerini ovuşturuyor. Korkutucu olan ve sorun olan bu... Öfkeli, umutsuz ve "kaybedenler kulübü" ruh hali içinde olan bir muhalefet kitlesi var.
Bu yüzden sık sık siyasetsizlikten söz ediyorum. Türkiye'deki kutuplaşmanın, gerilimin temeli de, yapısal sorunları ortaklaşa aşamamanın nedeni de mevcut muhalefetin siyaset üretmemesinden, statükoyu sahiplenmesinden kaynaklanıyor. Kısaca, muhalefet derin bir siyaset krizi içinde. Bu basite alınacak bir mesele değil. Türkiye'nin yeni prangası bu... 2011 seçimlerinden sonra AK Parti ile CHP'nin oyları yüzde 75'in üzerindeydi. Zamanın ruhu da uygunken, Türkiye sivil bir anayasa yapabilir ve Kürt meselesiyle ilgili şiddeti de devreden çıkartabilirdi. Ama CHP buna destek vermedi. Daha doğrusu CHP, AK Parti döneminde bu tür temel sorunların çözülmesini istemedi. İşin daha vahim tarafı, buna alternatif bir siyaset de üretmedi. Bu yüzden de girdiği her seçimi kaybetti.
Hâlâ aynı kafadalar ki Tarkan'ın Geççek şarkısından medet umuyorlar. Hatırlar mısınız, daha önce de "tamam" diye, genel başkanların bile çığlık attığı bir kampanyaya sarılmışlardı. Sonra ne oldu? Hepsi geçti. Eminim bu da Geççek...
Neler geçmedi ki... Ne tezgâhlar, ne kumpaslar, ne darbeler geçti gitti.
Artık muhalefet, siyasetin bu tür popülist dalgalar üzerinden şekillenmediğini görmeli. Eğer bu konuda samimilerse ve sahici siyaset yapmak istiyorlarsa, işe Yeni Türkü'yü dinlemekle başlayabilirler.
"Kendin içindeyken
Kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim
Her akşam böyle içip kederlenip
Mutsuz olacaksın
Meyhane masalarında kahrolacaksın"
***
ŞEMSEDDİN SİVASİ VE LÂL
Geçtiğimiz hafta Atatürk Kültür Merkezi'nde şair ve mutasavvıf Şemseddin Sivasi'nin hayatını konu alan ve Fatih Duman'ın "Lâl" adlı eserinden Hakan Güneri tarafından sahneye uyarlanan "Lâl" oyununun galası vardı. Sanatseverleri ilahiler, şarkılar ve şiirlerle dolu bir yolculuğa çıkaran oyunu izleyenler arasında TBMM Başkanı Mustafa Şentop, eski Meclis Başkanı İsmet Yılmaz ve Sivas Belediye Başkanı Hilmi Bilgin de bulunuyordu.
Meclis Başkanı Şentop, Sivasi'nin âlim kimliğine vurgu yaparak şöyle diyordu:
"Oyunun ismi 'Lâl' kelimesinin 'dilsiz, konuşamayan' manasından hareketle, dili lâl, ama hâl diliyle konuşan, gözü 'âmâ', ancak gönül gözüyle uzakları ve derinleri gören nice insanımıza ilham olmuş kültür inşacılarına selam edelim."
Lâl oyununun önce Sivas'ta sonra da birçok Anadolu şehrinde halkla buluşacağını söyleyen Sivas Belediye Başkanı Hilmi Bilgin ise şöyle diyordu:
"Her şehrin bir sahibi vardır. Şehirlerin sahibi, şehirlerin üzerinde gezip tozanlar, yürüyenler değil şehrin altında yatıp gönlünü o şehre verenlerdir. Şemseddin Sivasi Hazretleri de Türk İslam kültürünün ve Sivas'ımızın önemli değerlerinden birisidir. Amacımız ve mücadelemiz sadece fiziki belediyecilik değil, şehrimizin ve kültürümüzün değerlerini yeni nesillere aktarmak, tanıtmak ve bu noktadaki eksiklikleri gidermektir."