Kılıçdaroğlu ve o fotoğrafın sırrı
En son İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, daha önce birkaç kez dile getirdiği, "15 Temmuz darbesinden önce bir diş muayenehanesinden Pensilvanya'yı arayıp 'Yurt sulh cihanda sulh' dedin mi demedin mi?" sorusunu soruyor ve cevap bekliyordu.
Kılıçdaroğlu hâlâ bir cevap vermedi
Aslında işin sırrı 15 Temmuz gecesinde saklı... O gece, milyonlar sokağa dökülüp darbeye karşı direnirken, başta Başkan Erdoğan olmak üzere dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli darbecilere karşı çıkıp "Bu bir kalkışmadır" derken, Kılıçdaroğlu havalimanında bizzat darbecilerin tankları arasından geçip bir eve sığınıyor ve sadece "İzliyoruz" demekle yetiniyordu...
Hatta onunla yetinmiyor, gittiği Bakırköy Belediye Başkanı'nın evinde İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat'la birlikte kahvesini yudumlarken fotoğraf çektiriyor ve onu da bizzat şimdi RTÜK üyesi olan Basın Danışmanı Okan Konuralp aracılığıyla "marifetmiş" gibi medyaya servis ettiriyordu.
Peki, Kılıçdaroğlu o günden sonra kendisinin sert biçimde eleştirilmesine yol açan bu fotoğrafı neden çektirmiş ve neden basına vermişti?
O geceyi bilen ve Kılıçdaroğlu'na yakın bir isme önce o fotoğrafı sordum. Fotoğrafın gece değil sabah kahvaltı sonrası çekildiğini, çekim işini de Basın Danışmanı Okan Konuralp'in organize ettiğini söyledi.
Sonra da şu soruyu sordum: Peki neden böyle bir fotoğraf basına verilir?
Yıllar sonra karşılaştığı bu soru karşısında bir an durdu ve şunu söyleyebildi:
"Vallahi bilmiyorum."
Bu ülkenin, başta Meclis'i olmak üzere önemli kurumlarının bombalandığı, onlarca insanının şehit edildiği, binlercesinin yaralandığı bir geceden, CHP Genel Başkanı'nın sadece kahvesini yudumladığı bir fotoğrafla tarihe geçmesi "utanç" verici değil mi?
Tarihe böyle geçme riskini bir genel başkan neden göze alır?
Bu fotoğraf işini Basın Danışmanı Konuralp mi organize etti yoksa Kılıçdaroğlu mu talep etti bilmiyorum ama böyle bir fotoğrafla normal bir siyasi aktörün hatırlanmak istemeyeceğini biliyorum. Bu sadece bir hatıra fotoğrafı da olamaz.
Bununla bir mesaj verildiği çok açık...
Acaba, "Bakın kılımı kıpırdatmadım, sakince izledim" demenin bir yolu muydu?
Bu ihtimali, o gece kendisini arayan dönemin Başbakanı Binali Yıldırım'a verdiği cevap da doğruluyor:
Başbakan Yıldırım, o gece Kılıçdaroğlu'nu arıyor ve şöyle diyordu:
"Biz milleti meydanlara davet edeceğiz.
Siz de lütfen partiniz aracılığıyla çağrı yapın. Bu parti meselesi değil, milli meseledir." İşte Kılıçdaroğlu'nun o geceki tavrına yakışan cevabı:
"Bu vatandaşların güvenliğini kim sağlayacak?" İçişleri Bakanı Soylu'nun, "Kılıçdaroğlu darbeyi biliyordu" iddiası, kahveli fotoğrafı, Yıldırım'a verdiği cevabı ve ardından gelen "kontrollü darbe" itibarsızlaştırması...
Bütün bunlar, normal bir siyasi aktörün yapacağı şeyler değil. Normal bir siyasetçi, kanlı bir darbe gecesinde, ne böyle "Vatandaşın güvenliğini kim sağlayacak?" diye bir soru sorar, ne de hiçbir şey olmamış gibi "keyifle" kahvesini yudumlayıp o fotoğrafı çektirir. Bunu aklından bile geçirmez.
CHP'liler bu ilişkiler ağını sorgulamadan, CHP'de ne olup bittiğinin sırrını çözemezler. Çünkü CHP'deki ters değişimin sırrı da, o gecede, 15 Temmuz gecesinde saklı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)