Ümit Özdağ ve asıl tehlike
O da şaşırtmadı ve korkulan oldu. Adını Zafer koyduğu partisini kurduktan sonra akılda kalan ilk icraatının hepsi Suriyeliler ve göçmenlerle ilgiliydi.
Ya İzmir Torbalı'daki gibi bir cinayeti öne çıkartıp halkı kışkırttı, ya bir Afgan'ın dükkânına gidip şov yaptı ya da Suriyelilerle ilgili akıl almaz iddiaları sürekli seslendirerek siyaset yaptığını sandı.
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'dan söz ediyorum.
Özdağ, birkaç gün önce Türk vatandaşı olan Suriyeli bir kuyumcunun kimliğini sorguladıktan sonra şöyle bir tweet attı:
"7 sene önce Türkiye'ye gelmiş. Türkçe'si çok az. Vatandaşlık almış. Üstüne silah ruhsatı. Şanlıurfa'dan aldığı kuyumculuk kimlik kartı ile İzmir'de kuyumcu dükkânı açmış. Bunlardan 900 bin tane daha var. Türkiye, tehlikenin farkında değil misin?"
Akıl alır gibi değil, bir siyasi partinin genel başkanı, Türk vatandaşı olmuş, esnaflık yapan iş güç sahibi 900 bin insanı "tehlikeli" gösteriyor ve buna da "siyaset" diyordu.
Bu faşizm değilse nedir?
Bunun Almanya'daki aşırı sağcıların, Neo-Nazilerin Türklere yaptığından ne farkı var?
Almanya'daki aşırı sağcılar, 1993'teki Solingen katliamından sonra başta Türkler olmak üzere göçmenlere karşı saldırılarını giderek artırdı.
Anlaşılan bu yükseliş, Türkiye'de de birilerinin iştahını kabarttı ki o yolda yürüyenler çoğaldı. Bunu da ortak siyasi söylemlerinde görüyoruz. Almanya İçin Alternatif Partisi'nin (AfD) de aralarında bulunduğu aşırı sağcıların istekleri ile bizdekilerin istekleri birbirinin aynı:
"Göçmen ve yabancı karşıtlığı, Avrupa'ya göçün sıfırlanması, Türklerin Anadolu'ya geri gönderilmesi ve Avrupa'da görünür olan İslam dininin kamusal alandan dışlanması..."
Özdağ dahil, CHP'li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın veya İP içindeki göçmen karşıtlarının Almanya'daki aşırı sağcılardan bir farkı yok. Tıpkı onlar gibi, insani değerleri hiçe sayan bir yaklaşımla, binlerce Suriyeliyi veya Afgan'ı "tehlike" görüyor ve sokağı onlara karşı kışkırtıyor.
Aslında bu tür çıkışları zaman zaman CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İP Genel Başkanı Meral Akşener de yaptı. Her ikisi de göçmenlerin Türkiye'deki insanların işsiz kalmasına, hastanelerde tedavi görememesine, hatta üniversitelerde okuyamamasına yol açtığını söyledi.
Bu hem ırkçı hem de kışkırtıcı bir dildi. Özdağ, bunu bir adım ileri götürüp Türk vatandaşı olmuş 900 bin Suriyeliyi hedef göstererek siyasette fark yaratacağını sandı. Oysa aslında o da diğerleri gibi "gerçek tehlike"nin önünü açmaktan başka bir şey yapmadı. Çünkü bu tür siyasi söylemler sadece söylem olarak kalmıyor, sokağa da yansıyor. Alın Ankara'da Suriyelilere karşı sokağa dökülmeleri... En son İzmir'de 3 Suriyeli gencin yakılarak öldürülmesi, işin belki de en vahim tarafı. Öyle kirli bir siyasi zemin oluşturuldu ki, İzmir'de 3 gencin dehşet verici ölümü sessizce geçiştirildi.
Merhamet ve adalet duygusunun hâkim olduğu Türkiye'de bu tür kirli bir siyaset yöntemi, Özdağ gibileri bir süre popüler yapsa da iktidar yapmaz.
Her şeye rağmen yeni yılınızı kutluyor, sağlık ve huzur getirmesini diliyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)