‘İlimlerine ihanet eden iktisatçılar, kavas siyasetçiler’
Konuyu tekrar hatırlatmamın nedeni, bugünlerde Türkiye ekonomisinin derin bir kur krizi yaşıyor olması. Bildiğim kadarıyla Türkiye, 1958'den bu yana kur-faiz ve borçlanma sarmalından bir türlü çıkamadı. Bunu da iç kargaşa, darbeler ve idamlar izledi.
Bu makûs talih hiç değişmedi.
Bugün de aynı kısırdöngüyle karşı karşıyayız. Bir süredir Başkan Erdoğan, tam da bu meseleye dikkat çeken yeni bir ekonomik modelden söz ediyor. Birileri itibarsızlaştırmak için "Çin Modeli" dese de işin bambaşka bir derinliği olduğu, son günlerde "yazdığı raporla" gündem olan Şefik Çalışkan'ın söylediklerinde gizli...
Çalışkan, Dünya gazetesine verdiği röportajda kendisini şöyle tanımlıyor:
"Asıl işim şirket doktorluğu. Bankacılıkta birçok kademe ve özel sektörde üst düzey yöneticilik tecrübelerim var. Ancak yıllardır yaptığım iş, hasta olan şirketleri iyileştirmek."
Önerdiği modelin adını da şöyle açıklıyor: "Parasının Değerini Düşük Tutan Ülkelere Karşı Yerli Üretimi Koruma Modeli."
Çalışkan'ın önerdiği Yeni Ekonomik Model'in nasıl seyredeceğini göreceğiz ama satır arası söyledikleri Türkiye'nin 70 yıldır üzerinden çıkaramadığı "deli gömleği"nin ne olduğunu anlatıyor:
İsterseniz klasik iktisatçıların ezberini bozacak şu yaklaşımla başlayalım:
"Bizim imalatçı firmalarımız yıllardır parasının değerini düşük tutan ülkelerden yapılan ithal ürünlerle rekabet edemeyip batıp gitmekte. Haydi, birkaç firma kötü yönetim yüzünden batsın ama gördüğüm onlarca ve hatta yüzlerce firma sadece bu nedenden dolayı batıp gitmekte.
Ülkemizin para ve maliye politikası; işadamlarımızı batırmak, işçilerimizi işsizliğe mahkûm etmek ve devletimizi de vergisiz bırakmak için kurgulanmıştır.
Bu durum ülkemizi; siyasal olarak istikrarsız, sosyal olarak huzursuz, ekonomik olarak geri, psikolojik olarak gerilimli yapmaktadır."
Şimdi gelelim Türkiye'yi bu tabloya mahkûm eden ilk adıma... Çalışkan tam bu noktada başta yaptığım tespitlere atıf yapıyor:
"Ülkemize adeta deli gömleği giydirilen bu kurgunun başlangıcı 1947 Marshall yardımları ve Sovyetler'in baskısı üzerine Batı Bloku'na demir atmamız ve nihayet 1952 NATO sürecidir.
Bu tarihten sonra ülkemiz, askeri ve ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir."
Bu sonuca nasıl gelindiğini de şöyle anlatıyor:
"Ülkemizin siyasi ve ekonomi politiği, ABD tarafından kendisinin siyasi mandası, askeri ve ticari pazarı; Avrupa'nın da önce hammadde ve insan kaynağı, şimdi de sıcak para ve ticari pazarı olarak tasarlanmıştır.
Bugün ekonomimizi sömürgeleştiren, düşük kur yüksek faiz politikasıdır."
Bu politikanın yanlışlığını yıllardır dile getiren Kemal Kurdaş, Oktay Yenal, Sadun Aren ve Ege Cansen gibi ekonomistlerin söylediğine de dikkat çeken Çalışkan, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Geçmiş iktisat politikalarında krize reçete yazarken hemen faizler yükseltilir, kurlar artırılır, devlet ve şirketler küçültülür, enflasyon ve işsizlik de hızlı artardı. Sonra dış sıcak para haramilerine IMF tarafından soygun garantisi verilir, içerde de IMF'nin sufle ettiği ilimlerine ihanet eden iktisatçılarımız ve kavasa dönmüş siyasilerimiz, felç olmuş vatandaşa ve şirketlere sabredin tuluatına başlardı. Bu politika ile halk fakirleştirilir, iç tüketim düşer, ihracatçılarımız saman alevi gibi biraz parlar, sonra sönerdi."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)