Rahmetli Turgut Özal'a kadar siyaset, bu ülkenin dindarlarını, azınlıklarını görmezden geldi, Kürt'e Kürt, Alevi'ye Alevi demekten korktu, darbelere karşı çıkamadı. Doğal olarak korktuğu sorunları çözmek için de adım atmadı, atamadı.
Nihayet AK Parti iktidarıyla Türkiye siyasi ve toplumsal bu derin sorunlarıyla yüzleşmeye başladı. Belki bu tür sorunlar tam olarak çözülemedi ama farkına varıldı.
Şimdi ise yepyeni ve benzer bir yüzleşmenin eşiğindeyiz. Bu kez, ekonomi ve emperyalizmin kurumları eksenli bir yüzleşme ile karşı karşıyayız.
Kısaca, geçmişte adına emperyalizm, bugün ise "üst akıl" dediğimiz bu dış faktörle "ekonomi" üzerinden bir hesaplaşma yaşanıyor.
Üst akıl, geçmişte kendisini gizleyerek operasyon yaparken, artık kendisini gizlemiyor, açık açık Türkiye'de iktidarı değiştireceğini, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerine destek vereceğini söylüyor. Garip olansa bu gerçeği içerideki muhalefetin ve muhalefetin gölgesinde siyasetin rotasını değiştiren aydınların görmek istememesi... "Nerede bu dış güçler?" diyen siyasetçi de var, "Bırakın artık şu dışgüçler yalanını, her şeyi ona bağlayarakkurtulamazsınız" diyen mandacı aydın da.
Onlara göre, bugün Türkiye'nin yaşadığı ekonomik kuşatmada ABD'nin, IMF'nin veya küresel finans baronlarının hiçbir etkisi yok. Küresel medyanın Türkiye'ye, Başkan Erdoğan'a yönelik yıllardır yürüttükleri saldırılar ise hiç umurlarında değil.
Birkaç gün önce 2001 krizi döneminde hem de ekonomiden sorumlu eski bir bakan Masum Türker, CNN Türk'te çok önemli bir açıklama yaptı. Krizin yaşandığı günü şöyle anlatıyordu: "2001 krizi öyle söylendiği gibiEcevit'e kitapçık fırlatılmasıylaolmadı. Sabah saatlerinde HalkBankası'nın para talebiyle başladı.Halk Bankası, Merkez Bankası'ndanpara istemiş ama alamamıştı.Merkez Bankası'na 'Parayı vermeyin'diye talimat veren de o dönemIMF ikinci başkanı olan StanleyFischer. O gece faizler yüzde 7500'efırladı. Bunun nedeni de İsrail ileTürkiye'nin yeni bir anlaşma yapmakistememesi..." Türker, dağınık ve sansürlü konuşmasının bir yerinde şu acı gerçeği de itiraf ediyordu: "Bu olaydan BaşbakanBülent Ecevit'in de bakanın dahaberi yoktu."
Sonra da şu vahim gerçeği açıklıyordu: "O dönemde IMF, vereceği 10milyar doları İsrail'le anlaşma imzalanıncayakadar da vermedi."
Nedense ne o anlaşmanın, ne de IMF talimatının üzerinde duruldu. Oysa vahim bir tablodan söz ediyordu. IMF'nin ikinci başkanı demek, ABD demekti. ABD'li başkan yardımcısı, bizim "bağımsız" denilen Merkez Bankası Başkanı'na, "Halk Bankası'na para vermeyin" diye emir veriyor, krize yol açıyor ve kimsenin "gıkı" çıkmıyordu.
Bütün bunlar da bugün "üst akıl"gerçeğini göz ardı eden, dalga geçenKemal Kılıçdaroğlu'nun taklit ettiği,hayranı olduğu Ecevit'in başbakanlığındagerçekleşiyordu.
O gece bu açıklamaları biraz kısaltarak sosyal medyada yayınlamış ve şu soruyla bitirmiştim: "Hani üst akıl yoktu?"
Eee... Tabii IMF ile kapalı kapılar arkasında görüşen, geçmişte birlikte hareket eden CHP'li Faik Öztrak ve İP'ten yol arkadaşı Durmuş Yılmaz'dan ya da Biden'dan medet uman Kılıçdaroğlu'ndan "üst akla" karşı çıkmasını istemek haksızlık olur.
Hem küresel destek iste, hem karşı çık, olmaz tabii...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.