İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Diyarbakır gezisinin perde arkasında sadece CHP içi iktidar savaşı yok, aynı zamanda Kürtlerin yaşadığı acı üzerinden oy ve rant devşiren sanatçılar ile siyasetçilerin, "Beyaz Türk"lerle kurdukları utanç verici ortaklık da var.
İşin bu yanı, öyle sarsıcı oldu ki, İmamoğlu'nun HDP'yi de arkasına alarak CHP'ye kurduğu siyasi tuzak gölgede kaldı. Çünkü ortada müthiş bir paradoks vardı ve bir şeyler uğruna insani bütün değerler ayaklar altına alındı, izleyenler derinden sarsıldı.
Şu tabloya bir bakın: Sahnelenen oyun, Kürtlerin yaşadığı acılar ve faili meçhul cinayetlerle yüzleşmek üzerine kurulu. Oyun yazarlarından biri de, OrhanMiroğlu'nun deyimiyle "beyazların arasındasiyah derisiyle" dolaşmaktan hoşlanan, yani insana Frantz Fanon'un "SiyahDeri, Beyaz Maskeler" kitabında anlattığı ezik kişilikli aydını hatırlatan Kürt ressam Ahmet Güneştekin...
Başrolde CHP'li İBB Başkanı Ekremİmamoğlu ve HDP Eşbaşkanı MithatSancar var.
Oyuncular da çoğunlukla Beyaz Türklerden oluşmuş İstanbul sosyetesi... Ama iki oyuncu geçmişteki rolleri nedeniyle çok dikkat çekici: Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylı...
Sponsorlar da büyük oranda İstanbul sermayesi... Orada ne olduğunu, ne yaşandığını, geçmişi Kürt siyasi aktörlere hakaretlerle dolu Altaylı'nın, içinde iktidara iftiranın da atıldığı şu tespiti iyi anlatıyor: "İktidarın Kürt açılımı dönemindehayatını kaybedenleri simgeleyen rengârenktabutların ortasında Louboutinayakkabıları ve Hermes çantası ilepoz vererek kendisini bir 'absürdsanat' eserine dönüştüren FeryalGülman da bu kalabalığın bir parçasıolabiliyor, dar kesim takım elbisesininönü ilikli biçimde kanlı terlihalay alayına katılan Ertuğrul Özkökve İsmailler de bu kalabalığın bir parçasıolabiliyor."
Sahi o "beyazlar" kalabalığın (Herhalde Kürtler kastediliyor) bir parçası mı oluyor yoksa hepsi kurgulanan bir oyunun oyuncuları mı?
Dün silahları tarihe gömmek için devreye sokulan çözüm sürecine düşmanlık edenler, bugün gerçekten bir yüzleşme için mi yoksa AK Parti'yi yıkmak için kurulan kirli bir ittifak için mi bir aradalar?
Bu sorular daha ilk günden öyle çok soruldu ki, ayağa kalkmayan, öfkelenmeyen kalmadı. Bölgede oluşan öfkeyi de en açık biçimde yine bölgenin yazarları, sanatçıları ve siyasetçileri dile getirdi.
Kürtlerin yaşadığı acıları onlarca kitabında anlatan yazar Orhan Miroğlu şöyle diyordu: "Herkes dil, din, sınıf farkı gözetilmeksizinbirbiriyle halay çekme hakkınasahiptir. Ama bu iş, 'hafıza odaları'açılışında yapılınca ahlaksızlıktanbaşka bir şey olmaz, sözüm ona yüzleşelimdediğiniz acı ve yastan ibaretbir geçmişin üstünde tepinmek olur.Ah Diyarbakır ah!" Miroğlu, sahnelenen oyunun hedefini de şöyle anlattı: "Üzücü olan CHP'nin içindeki iktidarçatışmalarında, bir Kürt sanatçınınkullanılması... Bazı aydınlarımızın'Siyah Deri, Beyaz Maske' ile dolaşmayaduydukları bu heves, bu arzu neden!?Sanatı böylesi çirkin bir kullanımaaçmanın bedeli hiç mi düşünülmez!" "Yüzleşerek Barışmak" kitabının yazarı Aytekin Yılmaz da bir başka gerçeğe dikkat çekiyordu: "Dün buradan sordum, 'Ahmet Güneştekin'in Diyarbakır'daki 'hafıza odası'nda PKK mağdurlarını çağrıştıran tek bir görsel var mıydı?' Kimse cevap veremedi.İşte gerçeğin hafızasızlaştırılmasıböyle yapılıyor!"
Şu soru da Mithat Sancar'a soruldu: Geçmişle Hesaplaşma kitabını yazan biri olarak dünyada yüzleşme böyle rezilce mi yapılıyor?
Son sözü, sevgili Gülten Kaya'nın, Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylı'nın, rahmetli Ahmet Kaya ile ilgili attıkları başlıklara dikkat çeken açıklamasına bırakıyorum: "Bu başlıkların sahipleri ileutanç fotoğrafları çektiren AhmetGüneştekin! 'Hafıza' silinmez!"
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.