CHP’ye göre Kürt Sorunu nedir?
Doğrusu bu siyaset, bir dönem HDP'nin de yapmaya çalıştığı "Türkiyelileşme" siyasetiyle örtüşüyor. Ama ne yazık ki HDP o siyaseti terk edip Kandil'in "Rojava'da Devrim" hayaline kapılınca, hem kendileri hem de ülke ağır bir bedel ödedi.
Bugünlerde de Millet İttifakı'nın kuyruğuna takılarak başta Kürtler olmak üzere bu ülkenin muhafazakârlarının, demokratlarının elde ettikleri demokratik kazanımları heba etmenin derdindeler.
Tıpkı çözüm süreçlerini heba ettikleri gibi... Oysa o günlerde, şimdi yeniden dolaşıma sokulan "muhataplık" konusunda en radikal adım atılmış ve Öcalan muhatap alınmıştı. Bu noktaya da durduk yerde gelinmedi. 2009'da başlatılan ve yabancı bir devletin gözlemci olarak katıldığı Oslo Görüşmeleri ve Milli Birlik ve Kardeşlik Projeleri sabote edilince, devreye o gün "yerli" denilen İmralı ve HDP girdi ve yeni bir "Çözüm Süreci" başladı.
Bu AK Parti döneminde yaşanan önemli bir tecrübeydi. O tecrübeyle halk kazanıldı.
Peki, bugün "Muhatap İmralı olmalı" diyen Sezai Temelli veya Pervin Buldan o günlerde birçok şehir PKK tarafından hendekler kazılarak iç savaşa hazırlanırken ne yaptı? Gıkları bile çıkmadı. Hatta Demirtaş, hendekçilere gereken desteği veremediği için üzüntüsünü belirtti.
Şimdi de sanki Türkiye, şiddeti devreden çıkartmak için hiç çaba harcamamış gibi bir tavır içindeler. Bu klasik PKK yöntemidir.
Geriye dönüp bakın, Özal dönemindeki ateşkes süreçlerinden, 2004'te derin yapıların dayatmasıyla tekrar silaha başvurulmasına kadar bütün çözüm adımları hatta AK Parti dönemindeki açılım süreçlerinin bitirilmesine kadar her çabada PKK'nın karanlık ilişkilerinin izi var.
Bu gerçeği en iyi bilenlerden biri de Öcalan'dı. Bakın daha 2013 yılında ne diyor: "Paralel devlet iki tarafı da kışkırtacak. Ben paralel devletin savaşını önlemek istiyorum. Vekalet savaşını bize dayatıyorlar. Beşir Bey'e anlatın, Irak'taki de Suriye'deki de vekalet savaşıdır."
İki yıl sonra 2015'te de şöyle diyordu:
"Bu süreçte PKK bir darbe mekanizması olarak çalıştırılmak istenmiş ama Öcalan bu oyunu bozmuştur."
Ne yazık ki bozamadı. Çünkü hem HDP hem de Kandil, Öcalan'ın aksine, onun tehlike gördüğü "Paralel devlet"le yani FETÖ'cülerle kirli ittifak yaptı. Tabi doğal olarak ABD'yle de... Bırakın Öcalan'ın bu uyarılarını o günlerde ne Demirtaş ne Pervin Buldan ne de Kandil onun Türk-Kürt ittifakı ile ilgili söylediklerini de ciddiye almadı. Bir tek satırını bile anan olmadı.
Şimdi Kandil'den izin almadan Öcalan'a selam bile götüremeyen aynı ekip -Pervin Buldan ve arkadaşları- ilginçtir sorununun asıl yaratıcısı CHP ve destekçisi İP'le "Kürt Sorunu"nu çözmeye kalkıyor. Üstelik ilk sıraya Kürtlerin temel meselesiymiş gibi "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"ni, 4. Sıraya da "Kürt Sorunu"nu koyarak dertlerinin "demokrasi" olduğunu söylemeye çalışıyorlar. Tıpkı PKK'nın barış havarisi kesilmesi gibi...
Bakın Öcalan'ı bile dinlemeyen Kandil Baronu Cemil Bayık, 2015'te silahların çekilmesiyle ilgili ne diyor
"Onun kararını ancak biz veririz, başkası veremez. Ne HDP verebilir ne de önder Apo."
HDP'nin son karar verici olmadığını biliyoruz ama herhalde en azından ısrar ettikleri "Kürt Sorunu"yla neyi kastettiklerini açıklayabilirler. Aynı şeyi çözüm süreçlerinde tıkaç rolü oynayan CHP'ye de soralım; Sizce nedir Kürt Sorunu?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Adliyede Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin öfkesi (26.11.2024)
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)