PKK, savunmasız 13 insanımızı katlederek kendi kirli tarihine yakışanı yaptı ve şaşırtmadı. Ama ne yazık ki onun siyasi uzantısı HDP ve HDP'nin "dostları" bu kirli örgütün adını anmakta bile tereddüt etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğluve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bile asılözneyi gizleyerek "Her türlü teröre karşıyız"gibi hiçbir siyasi karşılığı olmayan açıklamayaptı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde terör karşısında böyle ikircikli davranan bir siyasi tabloya rastlayamazsınız. Hele hele HDP Milletvekili Hüda Kaya gibi bir yalan makinesinin, bu terör vahşetini bizzat Öcalan'ın açıklamasıyla bir FETÖ tuzağı olan Roboski'ye benzetmesine ise hiç kimse tahammül etmez.
Terör gibi bir insanlık suçunu görmezden gelip motive edenlere ve yalan siyasete sarılanlara karşı da artık siyasi partilerin birleşmesi gerekiyor. Gelmeyenlere de gereken tepki gösterilmeli... Sık sık bu köşede İspanya'nın ETA terörü ve onun siyasi uzantısı Herri Batasuna partisine karşı verilen mücadeleye dikkat çektim. İki ülke arasında birçok benzerlik var. Şiddet sarmalı, dış destek, etnik talepler ve çözüm süreçleri birbirine benziyor. Örgütler de öyle... Gerçi vahşet konusunda PKK, ETA'yı 10'a katlasa da terör yöntemlerinin çoğu oradan çalınma. HDP de bire bir Batasuna'nın kopyası.
Ama bir tek terör karşısında siyasipartilerin ortak tavır alması konusundaİspanya'ya benzemiyoruz.
İspanya'da sadece Bask bölgesinde yer alan milliyetçi-solcu partiler değil, İspanya Sosyalist Partisi ve Halk Partisi dahil bütün partiler, özellikle terör saldırıları karşısında bir araya gelerek teröre karşı her zaman ortak tavır sergilemiş ve ETA terörünü kınamıştır. Kınamayan sadece Herri Batasuna'ydı, o da önce yalnızlaştırıldı sonra da kapatıldı. Kimse İspanya'da küçük oy hesaplarıyla "kayyum" gösterileri ya da "kahvaltıdabuluşma" güzellemeleri peşine düşerek siyaset yapmadı.
Bu noktada CHP yönetimine bir hatırlatma yapalım. Daha önce de yazdım, Sosyalist Zapatero iktidardayken "Cafea la Carta" (Herkese istediği gibi kahve) çözüm önerisiyle ETA ve Batasuna'ya el uzatmış ama hiçbir sonuç alamamıştı. Ve İspanya Meclisi kürsüsünde şöyle diyordu: "Hata yaptığımı kabul ediyorum..."
Çıkan sonuç çok netti: Şiddet devamederken atılacak demokratik adımlar işeyaramıyordu. Türkiye'de AK Parti iktidarınınyaşadığı çözüm süreçleri de bunu gösterdi. Ne yazık ki CHP, bu tecrübeleri dikkate almadı, almıyor. Bari İspanya tecrübesini dikkate alsa da terör konusundaki ikircikli tavrından kurtulsa. Çünkü bu bir partinin hatasından çok daha fazlasıdır. Bedeli de ağır olur.
Bu konuda siyasi partiler kadar onlara oy veren sivil topluma da büyük görev düşüyor. İspanya'da 90'ların ortasından itibaren ETA terörüne karşı çok güçlü bir sivil toplum tepkisi gelişti. Yine o yıllarda ETA tarafından kaçırılan Belediye Meclis Üyesi MiguelAngel Blanco'nun öldürülmesi bir dönüm noktası olmuştu. O süreci eski Büyükelçi Akın Özçer, "Agur, ETA artık yok" kitabında şöyle anlatıyor: "Meclis üyesinin katledildiğininanlaşılması milyonları sihirli birel değmiş gibi sokaklara dökmüştü. İspanya'nın her kenti, her kasabasındahalk haftalarca 'temiz elleri' simgeleyenel şeklindeki pankartlar taşımış, 'Bastaya' (Yeter artık) ve 'Basklara evet, ETA'yahayır' sloganları atmıştı. Bu ortak ruh,milliyetçisinden sosyalistine, komünistindenayrılıkçısına bütün farklılıklarıylaİspanyolları terör örgütüne karşıbir araya getirmişti."
İspanya başardı, biz de başarabiliriz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.