İYİ Parti'de Ümit Özdağ'ın başlattığı kavga bitecek gibi görünmüyor.
Kavga iki hat üzerinde yürüyor.
Biri İYİ Parti'nin HDP ve CHP ile bir anayasa taslağı hazırlaması, diğeri de parti içinde İstanbul İl Başkanı BuğraKavuncu'nun FETÖ ile iltisaklı olması.
İki iddia da "milliyetçi" sosyoloji üzerinde siyaset yapan İYİ Parti'yi bir hayli zorlayacak gibi görünüyor.
Özellikle Kavuncu-Altaylı ve FETÖ ilişkisi...
Bu yüzden ÜmitÖzdağ da iddiasınınarkasında duruyorve o çevreyi iyi bildiği için iddialarındaısrarlı.
İddiaların kilit ismi de Kavuncu'nun dayısı Enver Altaylı... Bu köşede tutuklandığı andan itibaren Altaylı'nın serüvenini çok yazdım, onu önemli kılan Kavuncu'nun dayısı olması değil, 60'lı yıllara uzanan CIA-BND ve FETÖ bağlantılı karanlık geçmişi.
Böyle bir kişiyle ilgili Özdağ, önce şu tespiti yapıyor: "Ergenekon davasındamilli bir kahraman olanMİT mensubu Kaşif Kozinoğlu'nuihbar eden mektubu yazanBuğra Kavuncu'nun dayısı EnverAltaylı'dır. Şimdi bundan yargılanıyor." Sonra da Türkiye'nin içinden geçtiği kaotik dönemle ilgili şu çarpıcı uyarıyı seslendiriyor: "Partimizi kurarkenAltaylı bana geldi. Partiyi kurmayın,partinizi kapatacaklar. Sizsokağa inin." Bunları daha önce de yazdım ama "sokağa inin" çağrısı adeta son dönemin şifresi gibi... FETÖ, PKK ve ağababaları küreselciler yıllardır Türkiye'de sokak üzerinden bir kaos çıkarmak için her şeyi yapıyor. Bu teze hem CHP hem HDP içinde ve çevresinde destek veren siyasi aktörler de var ve onlar sık sık "diktatör" tespiti yaparak halkı sokağa çağırıyor.
Bu siyaset dili aslında Altaylı'nın ve karanlık odakların siyaset dili. Altaylı, tutuklanmadan önce bu yaklaşımını ABD'lilere yazdığı mektuplarda ve ilişki kurduğu siyasi aktörlerle konuşmalarında hep dile getirmiş.
Bakın hakkında hazırlanan iddianamede, bugünlere de ışık tutan çok şey var. ABD'deki silahlı terör örgütü FETÖ mensubu aynı zamanda onların ABD Kongresi'yle ilişkilerini yürüten BilalEkşili ile görüşmesinden söz edilirken aynen şöyle deniyor: "Türkiye'de muhalif güçlerintamamının birlikte hareket ederekhalkın sokaklara indirilmesininönemli olduğu, ancak gelişmelerinhalkın cebine dokunması vesokak hareketinin başarılı olabilmesiiçin ekonomik krizin şart olduğu,Almanların bu yönde çalışmayabaşladıkları ve her türlü tedbirialmaya devam edecekleri, bu bilgiyiAlmanlardan aldığı, SuudiArabistan ve Katar'dan para akışınındurması gerektiği, 2017 yılı YüksekAskeri Şura (YAŞ) toplantısı sonrasındaCumhurbaşkanı'na yakın şahıslarla,bazı ülkücü ve ulusalcıların terfiettikleri, Cumhurbaşkanı'nın bir ikiyıla kadar kendi ordusunu kurmuşolacağı şeklinde beyanlarda bulunduğu."Burada yazılanlarla, son yıllardamuhalefet cephesindeki söylemlerinortaklığına bakın...
Ekonomik kriz derinleşmeli.
Halk sokağa inmeli... Bunun için de Türkiye'ye Suudi Arabistan ( o günlerde Türkiye ile ilişkileri iyiydi) ve Katar'dan para akışı kesilmeli.
Bu yaklaşım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bugün bile neden ısrarla Katar'a saldırdığı ve orduyu itibarsızlaştırmaya çalıştığı siyasetle birebir örtüşüyor. Acaba CHP'deki bu politikanın belirlenmesinde, yine Altaylı iddianamesinde geçen Kılıçdaroğlu'nun siyasi danışmanı Rasim Bölücek'le FETÖ yöneticisi Şakir Şen arasındaki ilişkinin katkısı var mı?
Bu karanlık ilişkiler aydınlatılmadan ne İYİ Parti'deki ne de CHP'deki FETÖ gölgesi ortadan kalkar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.