Muhalefet partilerinde, bir taraftan derin bir iç sarsıntı yaşanıyor, bir taraftan da sanki o sarsıntılar hiç yokmuş gibi bazı siyasi aktörler öne çıkartılıyor. Bunların başında da eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş geliyor. Hakkında terör örgütüne destek vermekten, Kobani çağrısıyla 51 insanın katledilmesine yol açmaya kadar bir dizi iddia var. Ama ilginçtir, bazı kesimlerde bu suçlamalarla ilgisi yokmuş gibi bir muamele görüyor. Tıpkı 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde yapılan güzellemeler gibi, şimdi de benzer bir güzelleme kampanyası yürütülüyor.
Son kampanyaya ressamından sinemacısına, yazarından gazetecisine sosyalist, Kemalist ve solcu Kürt aydınları katılmış. Demirtaş'a 45 isimden 45 soru gönderilmiş. O da tek tek cevap vermiş onlara. Birçoğunu kamuoyunun yakından tanıdığı bu isimler arasında kimler yok ki...
Sosyolog İsmail Beşikçi, gazeteci Çiğdem Toker, oyuncu-yönetmen ErcanKesal, ressam Ahmet Güneştekin, yönetmen Pelin Esmer, yönetmen Ümit Ünal, gazeteci Tuğrul Eryılmaz, ekonomist Uğur Gürses, müzisyen Aylin Aslım, gazeteci Banu Güven, gazeteci BarışTerkoğlu, hukukçu-yazar Özgür Mumcu, felsefeci Nilgün Toker ve iktisatçı Korkut Boratav... Böyle uzayıp giden 45 isim. Bu aydınların isimlerini ve uzun değerlendirmeler içeren sorularını görünce doğrusu merak ettim. Acaba güzel ülkemin 45 aydını,bu ülkenin en önemli meselesi üzerindesiyaset yapan ve cezaevindeolan bir siyasi aktöre ne sordu?
Sorulması gerekenin dışında aklınıza ne geliyorsa sorulmuş. Hatta büyük hikâyeciliğine, ressamlığına, ekonomistliğine methiyeler düzülmüş, "Siyasetve sanat yönüyle sizce 'zaman' nedir?" gibi büyük sorular bile sorulmuş, çocukluğundaki "havuza atılma" gibi sıradan bir anı bile köpürtülmüş.
Beyaz kefen giyen siyasetçi olmak
Oysa sorulacak çok önemli sorular vardı. Çünkü o aktör, bırakın geçmişi sadece son 10 yılda yaşanan süreçlerin hem tanığı hem de sorumlularından biri. Öyle ki, bu ülkenin 100 yıllık hayali çözüm süreçlerinin heba edilmesine destek veren, 15 Temmuz darbe girişimi karşısında kılını kıpırdatmayan, vahşetle sonuçlanan Kobani çağrısına imza atan, hendek felaketine destek veren, devrimci halk savaşı çağrıları karşısında susan ve partisinin yüzde 13 oyuna sahip çıkamayan bir siyasi aktör...
Sizce, böyle bir aktöre ilk sorulması gereken soru ne olmalıydı? Bu soruyu Kürt meselesini iyi bilen, yazan ve ağır bedeller ödeyen birçok demokrat aydına sordum. Onların ortak cevabı çok netti: "PKK neden hâlâ silahla,terörle sonuç almaya çalışıyor?Siz buna neden açık açık itirazetmiyorsunuz, dahası destek veriyorsunuz?Ve neden PKK vesayetine karşıbeyaz kefeninizi giyip aldığınız yüzde13 oya sahip çıkmadınız?"
Bu sorulara bir de Diyarbakır Anaları'yla ilgili şunu eklerdim: HDP ve Türkiye solu neden Diyarbakır Anaları'nı görmezden geliyor? Bu sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu?
"Hafızamızı silecekler"
Ne yazık ki Türkiye'nin "solcu-Kemalist"45 aydını arasında bu sorularıDemirtaş'a soran yok.
Ortada ne PKK şiddeti var, ne "Bugünhendek dediğiniz şey darbeye karşıdireniştir" sözü var ve ne de ABD emperyalizmiile PKK ilişkisi. Birçoğu da PKK'nınsiyaset diliyle Demirtaş'ı bir "tutsak" olarakniteliyor. Bu işte bir gariplik yok mu?
Aydınlarını şiddete kurban veren bir ülkenin solcu aydınları, şiddeti bir siyaset aracı olarak kullanan örgütü görmüyor ve destekçilerine methiyeler düzüyorsa o ülkede şiddet biter mi?
Bir Kürt aydını bu çabaları şöyle yorumluyor: "Korkarım bu çabalarla hafızamızısilecekler."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.