Türkiye, İzmir'de nefesini tuttu enkaz altından 65 saat sonra çıkartılan 3 yaşındaki Elif'in mucize kurtuluşunu sevinç gözyaşlarıyla izledi.
Peki, her depremde bu acıları ve sevinçleri yaşamak zorunda mıyız?
Yüzyıllardır bu topraklarda yaşamamıza rağmen, ne yazık ki vatandaş olarak deprem gerçeğini önemsemedik. Ama daha vahimi, devlet de vatandaşını önemsemedi. BaşkanErdoğan'ın dediği gibi vesayet rejimi hep acı ve sorun üretti.
Şehirleri mega köylere çevirdi.
Vatandaşını gecekondulara veya ucube binalarda yaşamaya mahkum etti.
Sonra da deprem geldi, o binaları yıkarak derin acıların yaşanmasına yol açtı. Devlet ne yaptı? Çoğu kez süreci çaresizlikle izledi.
Nihayet 10 yıl önce birikmiş bu devasa sorunlara neşter atan ilk adım atıldı, kentsel dönüşüm yasaları çıkartıldı. Birçok yerde başarılı sonuçlar da alındı ama birçok yerde de hüsran yaşandı.
Başarılı örnek Esenler
Başarılı adımların atıldığı Ankara ve Gaziantep'i bir yana bırakıyor, çok tartışılan İstanbul'dan iki örnek vermek istiyorum.
Kadıköy Fikirtepe'de çok büyük bir dönüşüm projesi başlatıldı. Ama süreç iyi yönetilmediği için ciddi sıkıntılar ortaya çıktı. Esenler'de ise tam tersi oldu. İstanbul'un metrekareye en fazla insanın düştüğü ve en kötü bina stokunun olduğu Esenler'de Belediye Başkanı Tevfik Göksu, planlı, programlı bir yol izleyerek kentsel dönüşümde mucizelere imza attı. İlçede 98 bin 160 yenilenmesi gereken konut vardı. 6 yıl içinde 68 bini yayenilendi veya yenilenmesi devam ediyor. Başkan Göksu, başarının sırrını, "Devletmilletişbirliğine" bağlıyor ve sözü yeni bir sıkıntıya getirerek şöyle diyordu: "Geriye kalanları da planladıkancak İstanbul Büyükşehir Belediyesiengellemek için ya itiraz ediyor veyadava açıyor."
Gördüğünüz gibi devletin güçlü irade koyması, vatandaşın katkı vermesi bazen yetmiyor. Hangi konumda olursa olsun muhalefetin de soruna pozitif yaklaşması gerekiyor. Oysa CHP, iktidar ne zaman bir dönüşüm projesi getirse, sokağa dökülerek; "müteahhitlerepeşkeş çekiliyor, evleriniz ellerinizdenalınacak" gibi akıl almaz kampanya yürütüyordu.
İstanbul-İzmir kıyaslaması
Şimdi de İzmir'de insanlar can derdindeyken Selin Sayek Böke veya Gürsel Tekin gibi CHP'li aktörler "deprem" üzerinden algı operasyonu yapıyor.
Söyledikleri klasik ezberleriydi: "Hiçbirşey yapılmadı."
Yapılması gereken çok şey olduğu doğru ama önemli adımlar atıldığı da doğru. Gelin İstanbul ve İzmir'de neler yapıldığına biraz daha yakından bakalım. İstanbul'da depremiçin 5 milyar TL'nin üzerinde bir harcama yapıldı. Yenilenen veya yenilenmesine başlanılan konut sayısı ise 434 bin 861... Buna yenilenen devlet binalarının da eklenmesi gerekiyor.
Ayrıca dünyada Tokyo ve Los Angeles'la kıyaslandığında daha başarılı bulunan devasa bir "Deprem Analiz" çalışmasına da imza atıldı. Şu an İstanbul'un bırakın mahalleleri, yarım metre aralığa kadar deprem risk analizleri hazır. Deprem Master Planı, Yer Bilgi Sistemi, tsunami tehlikesi, mikro bölgeleme çalışması, heyelan ve su baskınları, erken uyarı ve acil müdahale sistemi, geçicitoplanma ve barınma alanları hepsi belirlenmiş durumda.
Peki, İzmir'de durum ne?
Yıllardır CHP'nin yönettiği İzmir'de neler yapıldı? Bildiğim kadarıyla hiçbir risk analiz çalışması yok. Yenilenen bina sayısı ise sadece 1096...
Siyasetçi acılar üzerinden siyaset yapmadan önce ne yaptığına bakmalı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.