AK Parti ve Cumhuriyet aklı
Artık içeride "Genelkurmay'ın ışıkları yanıyor mu, yanmıyor mu? diye kimse bakmıyor.
Artık adı saklı bir generalin sivil iktidarı tehditleri veya "genç subaylar rahatsız" manşetleri atılmıyor.
Artık her YAŞ toplantısı bir probleme dönüşmüyor.
Ve artık hiç değişmeyen sıkıntı veren ülke İranlaştı, Malezyalaştı tartışmaları yapılmıyor.
Bunları AK Parti geride bıraktı. Son 7 yılda ise rotayı dış vesayete çevirdi. İçerideki vesayet kaleleri düştükçe, dış vesayet odakları da bu kez açık açık kendilerini ortaya koydu.
ABD ve AB'nin FETÖ ve PKK gibi darbeci ve tescilli terör örgütlerine açık destek vermeleri, Libya'da karşımıza çıkmaları, ekonomiye operasyon çekmeleri boşuna değil.
Bütün bu süreçlerde AK Parti'yi diğer partilerden farklı kılan tek şey başından itibaren bu mücadeleye hazır olmasıdır. Özellikle lider düzeyinde reformcu, "İç ve dış vesayet" odaklarıyla mücadele konusunda kararlı olunması yeni bir dönemin önünü açtı.
O gün de bugün de hiçbir siyasi partinin ve liderliğin önünde böyle bir perspektif yoktu. Hala da yok.
2007 sonrası yaşanan siyasi sürece bakın, en derin vesayet odağı ordu içindeki cuntalara karşı dik duran, dış vesayet odaklarına karşı 2009'da "One Minute" çeken sonra BM kürsüsünden "Dünya beşten büyüktür" meydan okumasını yapan bir siyasi akıl ve savrulmayan bir liderlik söz konusu.
Hakkını teslim edelim, bu siyaset üretmekti. Halen de Türkiye'de tek siyaset üreten parti AK Parti'dir. Sürekli geçmişle bağlantılı diye sunulmasına rağmen, 2013'ten sonra 2023, 2053 ve 2071 gelecek perspektifini de AK Parti ortaya koydu. Bu siyasi tasavvurun eğitimde, teknolojide, sanayide ve tarımda da çok ciddi bir karşılığı var.
Dün bu perspektife Başkan Erdoğan yeni bir boyut daha kattı:
"Bizim hareketimiz Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya, Hacı Bektaş-ı Veli'den Yunus Emre'ye, Fuzuli'den Ahmed-i Hani'ye, Mehmet Akif'ten nice gönül sultanlarına kadar medeniyetimizin tüm tatlı pınarlarından kana kana içmiş, o bereketli pınarlardan beslenmiştir. Bu hareket, bu dava Selçuklu'nun kalbi, Osmanlı'nın vicdanı, Cumhuriyet'in aklıdır. Milletimiz yürüyüşümüze işte böyle bir istikamet belirlemiştir."
Şu üçlemeye bakar mısınız? "Selçuklu'nun kalbi, Osmanlı'nın vicdanı, Cumhuriyet'in aklı." Bu toprakların son 200 yıldır aradığı siyasi sentez budur işte... Bu sentezi yakalayamayan sağ-sol veya İslamcı hiçbir siyasi parti veya hareketin bu topraklara adalet, zenginlik ve barış getirme şansı yoktur.
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun, bu siyasi perspektifle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun veya İP Genel Başkanı Meral Akşener'in ya da muhalefet kervanına son katılan Ali Babacan'ın konuşmalarını kıyaslayın.
O zaman bu ülkede neden 18 yıl sonra bile muhalefet sendromu yaşandığını göreceksiniz. Bu aslında ülke için de, demokrasi için de iyi bir şey değil. Çünkü siyaset üretmeyince, kin ve nefret üretilir. Bu yüzden Başkan Erdoğan, haklı olarak halkı sağduyuya çağırıyor:
"Ana muhalefetin ve aynı cephenin diğer partilerinin tek siyasetleri AK Parti'ye saldırmak, tek vaatleri Recep Tayyip Erdoğan'ı indirmek. Milletimiz bu kısır zihniyete 19 yıldır yaptığı gibi bundan sonra da itibar etmeyecektir."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Adliyede Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin öfkesi (26.11.2024)
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)