Korona sarsıntısı sürdüğü için henüz hayatın bütün yönlerini nasıl etkilediği ortaya çıkmış değil. Ekonomiden siyasete, bireyin ruh halinden toplumsal hayata nasıl bir tahribat yaşandığı ve yaşanacağı bilinmiyor.
Sadece şu söylenebilir, tahribat küçük olmayacak. Çünkü tek sorun korona değil, koronanın açığa çıkardığı "adaletsiz" bir küresel ekonomik ve siyasal sistem var.
Dünya, korona sonrası bu gerçekle yüzleşecek. Ortaya ne çıkacağı bilinmiyor ama işaretler otoriterliğin ve içe kapanmanın artacağı hatta ülkeler arası gerilimin yükseleceği bir ara dönemi gösteriyor.
Peki, Türkiye iktidarı ve muhalefetiyle bu yüzleşmeye hazır mı?
Önce iktidardan başlayalım ve şu gerçeklerin altını çizelim. Türkiye son 10 yıldır çok daha net biçimde Başkan Erdoğan liderliğinde adalet ve merhamet eksenli yeni bir küresel siyaset izliyor. Buna göre hazırlığını yapıyor. Kendisine veya bir başka ülkeye yönelik her saldırıya karşı çıkıyor, itiraz ediyor. Israrla seslendirdiği "Dünyabeşten büyüktür" tezini sadece söylemiyor gereğini de yapıyor. Yeri geldiğinde İran'a Venezüela'ya, yeri geldiğinde Katar'a, Libya'ya sahip çıkıyor.
Bununla da yetinmiyor, başta Suriyeli mülteciler olmak üzere dünyanın neresinde bir mülteci sorunu varsa veya doğal bir felaket yaşanıyorsa oraya ilk yardıma koşuyor. Bu yüzden küçük ekonomisiyle ABD'yi bile geçerek dünyanın yardım eden birinci ülkesi oluyor.
Dış politikada ise eleştirildiği gibi Türkiye, ABD-Rusya arasında gidip gelmiyor tam tersine ısrarla ABD-Rusya, Çin ve AB arasında çok yönlü bir dış politika izleyerek yeni döneme hazırlanıyor.
Yıllardır dünyanın bir virüs saldırısıyla karşı karşıya gelebileceği konusunda da Türkiye ilk hazırlığını yapan ülkelerden. Sağlık politikasını tabana yaydığı gibi, çok eleştirildiği halde İstanbul'dan Elazığ'a uzanan çok sayıda Şehir Hastanesi'ni hayata geçirerek önlemini ilk alan ülkelerden.
Sağlığı tabana yaydığı gibi ulaşım altyapısını da otoyollar, duble yollar, tünellerle ve fiber optik iletişim ağlarıyla yaygınlaştırdı.
Benzer bir adım, yerli savunma sanayinde de atıldı, atılıyor. İHA ve SİHA'ların ardından gelen yerli araba, yerli tank ve uçak yapma girişimleri yeni küresel dünyaya hazırlığın işaretleri.
Türkiye bunları yaparken bir yandan da başta ABD olmak üzere birçok ülkenin ekonomik kuşatmasına ve siyasi saldırısına direndi, direniyor. Bütün bunlar geleceğe hazırlık için.
Bu noktada önemli bir not daha düşelim, son 20 yıldır dünyanın birçok ülkesi "altın" topluyor. Nedeni belli, ekonomik kriz ve dolar imparatorluğunun çökeceği bekleniyor.
Gazeteci Erkan Öz, daha 2013'te "2020 Büyük Kriz Müthiş Fırsat" isimli kitabında Türkiye'nin altın politikasını şöyle anlatıyor: "Akıllı davranan ülkelerin başındaTürkiye yer alıyor. Merkez Bankamızözel bankaları altın mevduatı toplamayateşvik ederek son dönemde resmialtın rezervlerimizi arttırıyor. HattaBaşbakan Erdoğan, Kasım 2012'de açıkçaIMF'nin dolar baskısı altında dünya ekonomisiniyönetmeye çalışmak yerine altın kullanmasınıtavsiye etti. Böylece Türkiye'ninbu konudaki politikasını çekinmedendünyaya da ilan etmiş oldu.
Türkiye'nin altın rezervi 400 ton civarında. Gelişmekte olan ülkeler arasında kişi başı altın birikiminde dünya birincisi.
Öz, bunu şöyle yorumluyor: "Yaklaşantehlike karşısında geç sanayileşenülkeler arasında en sağlam tedbiri alandevlet bizim devletimiz; millet bizimmilletimiz."
Peki, bu gerçeklerin farkında olan yeniveya eski bir muhalefet partisi var mı? Onuda bir başka yazıya bırakalım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.