Korona virüsüne sadece biz değil bütün dünya, çok şeyi değiştirecek gözüyle bakıyor. Değişimin iyi veya kötü yönde mi olacağı bilinmiyor ama ekonomiden siyasete, devletlerarası ilişkiden gündelik yaşama, hayatın her alanını değiştireceği çok açık.
Bu dalganın belki tek istisnasını Türkiye'de göreceğiz. Türkiye'deki "aydınlanmacı" aydınları ve onları referans alan muhalefeti büyük ihtimalle korona da değiştiremeyecek. Dünyanın sarsılması kendi ülkelerinin ciddi bir korona tehdidi altında olması umurlarında bile değil. Dünyayı sarsan bu ortak tehlike bile, onların pespaye düşünceleriyle siyaset yapmalarını engellemiyor. Soyut bir bilimsellik kisvesi altında, nefret üretip din ve dindar düşmanlığı yapılıyor.
O cenahtan kimse de çıkıp tek kelime etmiyor. Yazar, çizer, bilim adamı veya siyasetçi hiç mi "akil insan" yok? Birinin çıkıp "artık yeter" demesi gerekmiyor mu? Çok değil bir yıl önce Başkan Erdoğan, ünlü piyanist Fazıl Say'ın konserine gidince Say linç edilmiş çevresinden kimse de sahip çıkmamıştı. Bilim adamı veya sanatçıdan vazgeçtim Altan Öymen veya Hikmet Çetin gibi tecrübeli siyasetçilerin tepki vermesini bekledim ama onlar da konuşmadı.
Bugün de aynı şeyler yaşanıyor. Başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca olmak üzere bütün bir sağlık camiası canını dişine takarak inanılmaz bir mücadele verirken, o camianın sivil toplum örgütü Türk Tabipleri Birliği dedikodu yapar gibi şöyle bir açıklama yapabiliyor: "Aldığımız duyumlara göre çoksayıda ölüm var..."
Dünya bu ülkenin aldığı önlemleri, sağlıkalanındaki hazırlığını gıpta ile izlerken, onlarbilim adamı sorumluluğuyla bağdaşmayanbir yaklaşımla, "duyuma" göre dedikoduyapıyor. Doktorların buna sessiz kalmamasıgerekiyor.
İki örnek de medyadan verelim. EnverAysever, sosyal medyada yayınladığı birkarikatürde tam bir nefret söylemiyle sorununkoronovirüs değil Müslümanlar olduğunusöyledi.
Ayşenur Arslan'ın programında da eski bir CHP Milletvekili, -bir ara yine dindarları Ege denizine dökeceğini söylemişti- HüsnüBozkurt şu ucube tespiti yaptı: "Üçüncü Köprü'yü ben yaptımdiyorsan koronavirüsün sorumlusu dasensin..."
Normalde böylesine marjinal söylemlerinüzerinde durmamak gerekiyor. Ancaksözünü ettiğimiz isimler, sol marjinal görünselerde asıl hedefleri CHP sosyolojisi üzerindenalgı oluşturmak. Zaten o sosyoloji uzunzamandır topluma "bidon kafa" diyen,küçümseyen, ötekileştiren bir "aydın" saldırısıaltında. Şimdi virüs gibi mutasyon geçirenlerledevam ediyor. Biçim değişse de özaynı.
Sorun da bunların Türkiye'nin insani ve ulusal konularda uzlaşma sağlamasını sabote etmeleri. Çünkü başta CHP olmak üzere, o partilere yön veren siyasi aktörler büyük oranda bu "Batıcı", "aydınlanmacı" aydınların etkisi altında ve onları referans alıyor.
Hiç değişmeyen takıntıları ise din ve dindarlar... Buradan hareketle de AK Parti hükümeti ne yaparsa yapsın karşı çıkıyorlar.
Türkiye, Suriye'de, Libya'da veya Akdeniz'de çıkarlarını mı koruyor hiç umurlarında değil. Emperyalist ABD, ekonomiyibatırmakla mı tehdit ediyor, ziltakıp oynuyorlar. İHA veya SİHA mı yaptın, "yapmasaydın"diyorlar. Türkiye'nin 5 milyonmülteciye kucak açmasını görmeyen, hattazaman zaman Suriyeliler üzerinden ırkçılıkyapan bu siyasi akıl, dünyanın derin birdeğişimin eşiğinde olduğunu görmüyor.
Bu yüzden onları korona bile değiştiremez. Tek umut ise CHP'ye oy veren kitlelerin nefret dalgası ürütenlere prim vermemesi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.