Bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Uzmanlara göre, bu tür bir virüsün ölümlere yol açmasının da bir sınırı var. Çünkü virüsler de barınacağı bir yer arıyor o yerin yok olmasını istemiyor. Bir süre sonra virüsün insanla "uyumlu" hale gelerek birlikte yaşamanın yolunu bulacağı öngörülüyor. Yeter ki dayanalım. Evden çıkmamanın, devletin geniş koruma tedbirleri almasının nedeni bu dayanma gücünü arttırmak. Doktorlar bu başarıldığında ölümlerin duracağını söylüyor.
Ancak ölümlerin durdurulması, virüsün başka tür etkilerini ortadan kaldırmaya etmiyor. Çünkü bu virüs, belki de ilk kez sadece insanı değil, insanın oluşturduğu ekonomik ve siyasal sistemi de tehdit ediyor. Daha doğrusu birçok şeyi sarsacak. Bunun da en önemli nedeni mevcut küresel sistemin sadece bir virüse karşı değil, açlığa, adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı da insanı korumaktan aciz olması.
Başkan Erdoğan önceki gün tam da işin bu boyutuna dikkat çekerek önemli bir tespit yaptı:
"Ne tür sonuçlar ortaya çıkaracağını henüz bilemiyoruz. Sanayileşme ve bilgi devrimleriyle şekillenen bugünkü dünyanın nasıl bir geleceğe evirileceğini kestirmek şu anda zordur. Ancak artık hiçbir şeyin eskisi gibi gidemeyeceği de açıkça ortadadır. Küresel ekonomik, siyasi ve sosyal düzende köklü değişiklikler yaşanması muhtemel yeni bir döneme giriyoruz.
Borsaların çökmesi, petrol fiyatlarının büyük düşüş yaşaması, gelişmiş ülkelerin krizi yönetemez hale gelmesi sarsıntının çok daha derin yaşanacağının işareti.
Bırakın İtalya, İspanya veya İngiltere gibi AB ülkelerini ABD bile süreci yönetmekte zorlanıyor. Bakın Colombia Üniversitesi'nden Dr. Irwin Redleter ne diyor:
"Salgına hazırlık açısından İtalya kadar bile değiliz."
İşin siyasi boyutunun nereye varacağını da "Homo Deus" ve "Sapiens" kitaplarının yazarı, İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari şöyle öngörüyor:
"Virüs totaliter rejimleri güçlendirebilir"
Gerçekten öyle mi olur kimse bilmiyor. Ama herkes dünyanın nereye evirileceğini merak ediyor. Acaba dünya Batı'da ve Doğu'da bazı ipuçlarını gördüğümüz ırkçı faşist, mülteci düşmanı siyasal bir sisteme mi yönelecek, yoksa dijital dünyanın ruhuna uygun yeni bir "demokrasi formu" mu bulacak ya da Çin ve Rusya gibi "otoriter" rejimlerin öncülük ettiği yeni bir dünya düzenine mi geçecek?
Tabi bu olasılıklara dünyayı tek merkezden yönetmek isteyen küresel şirketlerin ütopyalarını da eklemek gerekiyor.
Bu belirsiz ve kirli zeminde "yeni bir demokrasi formu" bulmanın hayal olduğunu düşünürsek, insanlığın önünde "40 katır mı 40 satır mı?" denebilecek birbirinden beter seçenekler var.
Türkiye bu kara seçenekler içinde adalet ve merhamet eksenli farklı bir yerde duruyor. Önümüzdeki süreçte o farkı çok daha fark ettirmek zorunda.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye, Gazze’de nasıl bir rol üstlenecek? (28.11.2024)
- Adliyede Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin öfkesi (26.11.2024)
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)