Herkesin merak ettiği soru şu; Rusya, son birkaç yılda yakın ticari ve askeri ilişki kurduğu tek NATO üyesi Türkiye'yi neden karşısına aldı? Neden İdlib'de barışçıl diplomasiden vazgeçip askeri seçeneği devreye soktu?
Rusların bu soruya cevabı belli; "Türkiye,İdlib'de Soçi mutabakatının gereğiniyerine getirmedi."
Buna, Rusya'nın M4ve M5 karayolunu denetimealmak istemelerini,Türkiye'yi Libya'dazora sokmayı, hattaRusya'nın Grozni'de,Kırım'da uyguladığı pervasızve kaba siyaseti deekleyebiliriz.
Bu noktaya gelişin, küresel sistemdeyaşanan boşluk veABD-Türkiye ilişkilerindekigerginliklede bir ilişkisi var. Baksanıza Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova Türkiye'yi kastederek ne diyor: "NATO desteği istemeden önce ikikez düşünmeleri gerekir. NATO bölgedekisorunları çözebilseydi..."
Bütün bu denilenlerin de etkisi var amahiçbiri büyük fotoğraftaki gerçeği tek başınaaçıklamaya yetmiyor. İşin arka planında çokdaha büyük bir oyun var. Başkan Erdoğan,o oyunun ne olduğunu çok net açıkladı: "Asıl hedef Suriye değil Türkiye'dir. Bugün Suriye'yi üçe bölenlerinTürkiye'nin toprak bütünlüğüne saygıgöstereceğini düşünmek gaflettir."
Bu oyunun uzun süredir kurgulandığı biliniyor. Vekalet savaşları, terör örgütlerine destek bunun için devreye sokuldu.
Peki, kendisi de farklı biçimlerde aynı merkezlerce sıkıştırılan Putin bu oyuna neden dahil oldu?
Sadece saldırgan ve emperyal emeller taşıdığı için mi? Görünen o ki Putin'i de aşan bir oyun oynanıyor. Tıpkı Trump'ın kuşatılması gibi. Özellikle İsrail lobisinin Trump'ı nasıl kontrol altında tuttuğu biliniyor Putin'in durumu da farklı değil. Bu yüzden İdlip kararı direkt Rusya'nın çıkarlarıyla ilgili görünmüyor.
Ankara Rusya Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Salih Yılmaz'ın şu tespiti uyarıcı: "Ordunun şu anda Rusya'nın Suriyestratejisinin başında olduğu açıktır."
Bir anlamda ABD'nin Centcom'u gibi. Rusya'nın Suriye politikasında da ipler askerlerin elinde.
Peki, onların ipi kimin elinde?
Türkiye bu gerçekleri dikkate alarak Putinve Trump'la ilişkileri sürdürüyor ve görüşmekanalını hep açık tutuyor. Çünkü İdlib'in,7 Şubat MİT Operasyonu'yla başlayan 15Temmuz darbe girişimiyle devam eden küreseltezgahın bir devamı olduğunu biliyor. Amacı da belli; önce Başkan Erdoğan sonra da Türkiye'yi düşürmek... İçerideki siyasi hareketlenme de bununla ilişkili.
Büyük fotoğrafa bakan Prof. Dr. SalihYılmaz 100 yıl önce Rusya Çarlığı veOsmanlı Devleti'nin yakılışını hatırlatarakşöyle diyor: "Günümüzde de Rusya-Türkiye kriziniveya savaşını heyecanla bekleyipbundan faydalanacak birçok ülke var. Tarihten biraz ders alınsa bu iki ülkebelki geleceğe daha güvenli bakacaklar."
Aslında daha yakın tarihten de örneklervar. 1957 yılında SSCB Komünist PartisiGenel Sekreteri Kruşçev, Politbüro gizlioturumunda Stalin'in Dışişleri BakanıMolotov'u, İkinci Dünya Savaşı sonrasıTürkiye'den Kars ve Ardahan'ı istemelerinieleştirmekle kalmıyor, suçluyordu: "Bu akılsızlıktır. Sonuçta biz dostTürkiye'yi kaybettik. Biz kendi elimizleTürkiye'yi ABD emperyalizminin kucağınateslim ettik."
Peki, Ruslar bu tarihten ders aldılar mı dersiniz? Boğaz'dan geçen iki Rus gemisine verilen isimlerin Osmanlı'yı bombalayan AmiralMakarov ve Grigorovich olması ders almadıklarını gösteriyor. Putin de aynı görüşte mi bilemem ama Türkiye, bu simgesel şovlara rağmen derin tarihi tecrübesiyle, insani ve çok yönlüsiyasetini sürdürmeye devam edecek ve bu oyunu da bozacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.