Şehir Üniversitesi’nde saklanan gerçekler
Hâlâ da ekonomiden dış politikaya, ortaya çıkan siyasi aktörlerin hiçbiri CHP'nin "Ekonomide batıyoruz veya Akdeniz'de ne işimiz var" tezinin ötesine geçmiş değil.
Şimdi bu muhalefet aklını, eski başbakanlardan Ahmet Davutoğlu ve çevresi de kullanıyor. Yeni bir parti için yola çıkarken onları gündeme taşıyan yine siyasetleri değil, bir vakıf üniversitesindeki uygulamaları.
Günlerdir Şehir Üniversitesi efsanesi üzerinden bir rüzgar estiriliyor. Partinin kurucularından olacağı söylenen bir yazar, gözünü karartarak şöyle bile yazabiliyor;
"Konu, İstanbul Şehir Üniversitesi'ni batırmaya yönelik hamle..."
Hayret, bu üniversite batırılırsa Davutoğlu parti kurmaktan vaz mı geçecek? Ya da batmazsa o üniversite iktidar yolunu mu açacak? Bu yaklaşım, siyaset üretemeyenlerin sığındığı klasik argümanların ötesine geçmiyor ve gerçeği de yansıtmıyor.
Çünkü ortada bambaşka bir gerçek var. Şimdi gelin o gerçeğe giden yolu biraz açalım ve şu soruyu soralım; Şehir Üniversitesi meselesini bu tartışmalı noktaya siyasi iktidar veya Halkbank mı taşıdı?
Önce şu tespiti yapalım, konu kamuoyunun gündemine iki nedenle geldi. İlki CHP'nin de destek verdiği TMMOB'un açtığı davanın Danıştay tarafından onaylanmasıydı. Buna göre eski Başbakan Davutoğlu'nun ilk kez (Belki çok tartışılan Bilkent hariç) kendi kurduğu vakfa "bedava" verdiği arsa, 2018 yılında tekrar hazineye geçiyordu.
Üniversite bedava aldığı arsanın yüzde 73 gibi büyük bir kısmını (İlginçtir CHP'liler küçük parsel diyor) kaybedince doğal olarak yeni bir durumla karşılaşacaktı. Ancak bu da soruna yol açan tek neden değil, ikinci bir neden daha vardı: Üniversitenin kötü yönetilmesi. İşin belki de bamteli burası... Bedava alınan arsayı teminat gösteren üniversite, Halkbank'tan aldığı 370 milyon krediyi (nereye harcadıysa artık) son dönemde ödeyemeyince bugün tartışılan noktaya geldi.
Peki, bunun sorumlusu iktidar mıydı?
Davutoğlu hatta CHP'ye göre "evet". Oysa gerçeği tam 4 yıl önce o üniversiteye ciddi parasal destek vermekten vazgeçen işadamı Murat Ülker anlatıyor:
"Üniversite yönetimindeki arkadaşların borçlanma konusunda sıkıntılı hareket ettiğini gördüm ve 'Dikkat edin!' diye uyardım."
Adam uyarmış. Ama bu uyarının Davutoğlu ve arkadaşları hatta CHP için bir anlamı yok. Onların tek derdi, siyasi iktidarı suçlayacak bir malzeme bulmak. Oysa uyarıyı ciddiye almayan ve üniversiteyi kötü yöneten bir ekip var ve bu ekip kendi beceriksizliğini saklamak için siyasi iktidarı suçluyor. Asıl siyasi tehdit bu. Bu tehdidi, her yol mubah diyerek "bedava tahsisi, kötü yönetimi" görmezden gelen CHP de kullanıyor.
Ama daha utanç verici olanı Davutoğlu'nun Kılıçdaroğlu yöntemine başvurup Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "mal varlığı" üzerinden düelloya çağırması. Çok ucuz bir siyasi yöntem ve tek şeye işaret ediyor; ahlaki irtifa kaybına... O kayıp olmasaydı önce "bedava arsa verme, kötü yönetim ve becerisizlik" sorgulanır, sonra da hesabı verilirdi. Bunu yapmayanın mal varlığı sorgulaması samimi ve sahici değil. Halkbank'ın kamuoyuna duyurusundaki şu tespit bile çok şey anlatıyor: "Banka teminatında bulunan ana parselin üniversiteye devrine ilişkin 27 Eylül 2018 tarihli yürütmeyi durdurma kararına rağmen, üniversitenin geciken tutarları geri ödeyebilmesi için vade ötelemesi de dahil olmak üzere birçok kolaylık sağlanmıştır."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)
- CHP’de ipler kopmak üzere (09.11.2024)