Diyarbakırlı anaların evlat nöbetine bile HDP korkusuyla yaklaşmayan CHP, bir süredir "Kürt sorunu var" tespiti üzerinden popülist bir siyaset izliyor.
Ama ne söylediğini, nasıl bir çözüm ürettiğini kimse bilmiyor.
Önceki gün sevgili Engin Ardıç, CHP'nin birçok konuda siyaset üretmediğini yazdı.
Onların başında da Kürt meselesi geliyor. Özellikle bu konuda şimdiye kadar ortaya bir proje veya program konmuş değil.
Tek yaptıkları ne zaman bu konu açılsa, SHP'nin 1990'da hazırladığı "KürtRaporu"na sığınmak. Oysa o rapor onları kurtarmaya yetmiyor çünkü CHP ikinci kez kurulduğu 1992'den bu yana o rapora ve içeriğine hiç sahip çıkmadı. Hatta o raporu bizzat hazırlayan ve yazan siyasi aktörler bile partide kalamadı.
Aslında rapor, CHP geleneği açısından bir ilkti ama arkası gelmedi. Gelemezdi de... Çünkü sorunu yaratan bizzat CHP'nin kendisiydi.
Resmi ideolojinin kurucusu CHP'nin Kürt siyaseti şu üç temel üzerine oturuyordu; ret, inkar ve asimilasyon.
Akademisyen MustafaŞener, CHP'nin bu sorunlailişkisinin "derinlere işlediğini"şu sözlerle anlatıyor: "CHP'nin Kürtlerlemeselesinin kökleritarihsel olarak o kadarderinlerdedir ki partinintüm dokusuna nüfuzetmiş durumdadır."İlginçtir, geçmişteki buhataları "sessiz devrimlerle"devreden çıkaranve SHP'nin 90 raporununöngördüğü reformları hayatageçiren de CHP değil, AKParti oldu. Türkiye 2010 yılınageldiğinde terör ve şiddetsiyasetine rağmen ne ret, neinkar politikaları kaldı ne deKürtçe dil yasağı...
Bütün bunlar da CHP'nin karşı muhalefetine rağmen yapıldı.
Şimdi CHP bu adımlar hiç atılmamış, terör ve şiddeti devreden çıkartmak için çözüm süreçleri hiç yaşanmamış gibi, "Kürt sorunu var" diyor ve yeni rapor hazırlanacağını söylüyor.
Hazırlasın tabi elini tutan yok.
Ancak şu soruların cevabı merak ediliyor.
CHP gibi cumhuriyeti kurduğunu söyleyen bir parti kendi yarattığı bir sorunu çözmek için neyi bekliyor? Bir siyasi partinin önemli bir sorunu çözmesi için iktidar olması mı yoksa tam tersine iktidara gelmesi için o sorunu çözecek güveni vermesi mi gerekiyor?
Tek parti döneminde sorunu "yok saymak" için onlarca rapor hazırlayıp hayata geçiren CHP, ne yazık ki iş çözüme gelince "Meclis"e havale etmekten veya "komisyon" kurulmasını istemekten öteye geçmiyor.
Oysa CHP'nin meseleye nasıl baktığını, o meseleyi bahane edip şiddet ve terörle siyaset yapan PKK'yı nasıl devreden çıkaracağını, PKKABD ilişkisine dair ne söyleyeceğini açıkça ortaya koyması ve bir çözüm önermesi gerekiyor.
CHP'nin kaçamayacağı bir sorun da PKK'yla ilişkili HDP meselesine yaklaşımıdır.
Ama CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu'nun, birçok konuda hiçbir şey söylemeden siyaset yapmasına bakınca bu konuda da bir adım atmayacağı anlaşılıyor.
Hâlâ HDP'yle ilişkiyi kapalı kapılar arkasında yürütüyor. Dahası herkesin bildiği, hatta HDP'lilerin bile inkar etmediği PKK'yla HDP ilişkisini yok sayıyor.
Siyasetin şiddetten arınması için kılını bile kıpırdatmıyor.
Duymadım, görmedim, bilmiyorum havasında.
Bu yüzden Diyarbakırlı anaların feryadını da görmüyor, onların siyasete sunduğu tarihi fırsatı da...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.