Birkaç gün önce Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, bir televizyonda FETÖ lideri Gülen'le ilgili şu çarpıcı açıklamayı yaptı: "Fetullah Gülen, MehmetŞevket Eygi gibi isimler 1959'da ÖzelHarp Dairesi içindegörevlendirildi. Görevleri,Yeşil Kuşak projesiçerçevesindekomünizmlemücadele faaliyetleriydi. 12 Eylül'densonra yakalananFetullah Gülen'inserbest bırakılmasıiçin GenelkurmayBaşkanı aradı ve serbestbırakıldı."
Aslında bu açıklamadabilinmeyen bir taraf yok... Daha önce birkaçkez bu köşede Gülen'in Özel Harp Dairesive Fuat Doğu dönemi MİT'iyle ilişkisini yazdım,Aydınlık'ta birçok isim, geçmişte Gülen'inen yakınında bulunan Latif Erdoğan da aynışeyleri yazdı.
Şimdi biraz geriye dönelim ve en azından bu köşede yazılanları bir kez daha hatırlayalım. Tarih 19 Ocak 2014. O günkü yazıda 60'lı yılların sonunda gerçekleşen bir buluşmayı ilk kez dile getirmiştim: "O yıllarda milletvekilliği de yapmış işadamı Aydın Bolak bir toplantı organize eder. Mekân da Vehbi Koç'un evi... Eve gelenler arasında ise MİT Müsteşarı Fuat Doğu, Yaşar Tunagür ve Fetullah Gülen var."
Bu da 30 Temmuz 2016 tarihli yazının özeti: "FETÖ elebaşı Gülen, 1957'deErzurum'da terzi Mehmet Şergil'indükkânında üç ilginç isimle buluşur. Mehmet Kırkıncı, Mehmet Şevket Eygi veÜsteğmen Esat Keşafoğlu... Keşafoğlu,Özel Harp Dairesi mensubu."
Tabloya bakar mısınız? Bu tabloya o yıllardaAnkara'da CIA İstasyon Şefi Ruzi Nazar'ı,CIA'nın İstanbul masa şefi Graham Fuller'ive onlarla ilişkili eski MİT mensubu ve şimdiFETÖ'den tutuklu Enver Altaylı'yı da ekleyelim. İşin içinde CIA, MİT, Özel Harp Dairesi, Diyanet İşleri Başkanlığı ve ünlü işadamları var. Ortak noktaları da Komünizmle Mücadele Dernekleri ve Yeşil Kuşak projesi... Onları ABD'siz düşünmek mümkün mü?
Bu noktada en merak edilen şey; o günlerde her taşın altından çıkan ve o günlerin birinci elden tanığı, "şehirli Müslüman" entelektüel Mehmet Şevket Eygi'nin susması. Sol onu daha çok Kanlı Pazar'daki rolüyle biliyor. Peki, Gülen'le ve ABD ile ilişkisi neydi? Neden bunları yazmaz? Şimdi buraya bir nokta koyup İsmail Hakkı Pekin'e dönelim... Gördüğünüz gibi onun söylediklerinden daha fazlası biliniyor ama geçmişte Genelkurmay İstihbaratı'nı yöneten biri olarak onun bunları söylüyor olması çok çok önemli.
Doğrusu şimdiye kadar neden söylemediğini de merak ediyorum ama daha önemli bir soru var; bırakın FETÖ'yü Türkiye'nin yakın geçmişinde onlarca karanlık olay yaşanırken, bu ülkenin en önemli kurumu Genelkurmay İstihbaratı ne yapıyordu? O kuruma bağlı Özel Harp Dairesi hangi işlerin içindeydi? Bunları da yıllar sonra mı öğreneceğiz?
Bu soruların cevabı hem yakın tarihimizle yüzleşmek hem de bugünkü sıcak tartışmalar açısından çok önemli. Önemli çünkü hâlâ Türkiye'nin kurucu partisi olduğunu söyleyen CHP, ısrarla FETÖ'nün yaptıklarını görmezden geliyor ve 15 Temmuz'a "kontrollü darbe" diyerek milyonların kafasını karıştırmayı sürdürüyor.
İlk kez, Genelkurmay'da görev yapmış biri FETÖ'nün Genelkurmay tarafından aranarak serbest bırakıldığını ve Özel Harp Dairesi'ne çalıştığını söylüyorsa, bütün o "şeriatçı" söylemler çökmüş oluyor. CHP'lilere duyurulur. Ve ortaya sevgili Salih Tuna'nın söylediği şu gerçek çıkıyor: "Natotürkçüler ve FETÖ'nün sahne önünde kavga ediyormuş gibi yapması büyük kandırmacadır. Bu kandırmacaya son veren de Erdoğan'dır."
Bu dosya, FETÖ davaları kadar önemli olduğu için üstüne gidilmeli ve kapatılmamalı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.