‘Belirsizlik Çağı’nda küresel rekabetin geleceği
Bakmayın, gelişmiş ekonomilerin düşüncü kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının, akademik camianın 'Belirsizlik Çağı'dan duydukları rahatsızlığa. Özünde, ulusötesi yapıların hakimiyetinde, 'Belirsizlik Çağı'nı yöneten ve algı olarak yayan, dünyanın farklı coğrafyalarında savaşı ve kan dökülmesini motive eden, dünyanın geniş coğrafyalarına belirsizliğe dair endişe, korku salan bizatihi gelişmiş ülkelerdir. Yükselen ekonomiler ve gelişmekte olan ülkelerde ise iki grup ülke gözlemleriz. Birinci grup, bilhassa E7 Grubu olarak ifade edebileceğimiz ülkeler (Çin, Hindistan, Meksika, Türkiye, Brezilya, Endonezya ve Rusya), 'Belirsizlik Çağı'nın bilinçli olarak manipüle edildiğinin, derinleştirildiğinin farkında olarak tedbir alan ülkeler konumundalar.
İkinci grup gelişmekte olan ülkeler ise, belirsizliğin kendi kendine oluştuğunu zannederek ve söz konusu 'küresel basınç'tan endişe ederek gelişmiş ülkelere yakınlaşmak, hatta yaranmak gerektiği yanılgısına düşen ülkeler. Bu grup ülkelerin umudu, Türkiye gibi Avrasya'da 'oyun kurucu' bir ülkenin yol gösterciliğinden ve siyasi, askeri ve ekonomik bağımsızlık mücadelesinden ilham almak. Nitekim, ABD'deki düşünce kuruluşları veya AB Komisyonu'nun önde gelen temsilcilerinin Türkiye'den 'Afrika'dan dışlanmalarının sebebi' olarak söz etmeleri boş olmasa gerek. En zor durumda olan ülkeler ise en az gelişmiş ülkeler grubu. Bu grup ülkeler 'Belirsizlik Çağı'nın negatif etkisini en ağır hisseden ülkeler. Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere, çok taraflı uluslararası teşkilatların ise gelişmekte olan ülkeler, bilhassa az gelişmiş ekonomiler için daha fazla çaba sarf etmeleri gerekiyor.
Bu tablo içerisinde, Ülkemizin 'Belirsizlik Çağı' olarak adlandırılan bu 'küresel operasyon' dönemini en etkili şekilde yönetmek ve gelişmekte olan ülkeler nezdindeki 'rol model' konumunu perçinlemek için, savunma alanındaki çalışmalarını aralıksız derinleştirmesi ve tarım, gıda endüstrisiyle ilgili üretim ve stoklarını da güçlendirmesinin nedeni de bu noktada yoğunlaşıyor. Cumhurbaşkanımızın Aksaz Tersane Komutanlığı'ndaki törende altını çizerek ifade ettiği cümleleri iyi özümsememiz gerekiyor. Savunma, tarım-gıda ve enerji gibi kritik endüstrilerde 'stratejik otonomi' anlayışıyla kendine yetebilen ülke olması, Türkiye'yi bölgesel ve küresel bir oyun kurucu ülke olarak, 'Küresel Güney' ile 'Küresel Kuzey' arasında en kritik diyalog ve işbirliği aktörü konumuna taşıyacaktır. Küresel sistemin yeniden yapılanma sancılarını iyi okuyup, 2030 sonrası küresel rekabet dönemine güçlü bir şekilde hazırlanmayı sürdürüceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)
- Cumhuriyetimizin bağımsızlık düsturu ve küresel rekabet (30.10.2024)