Küresel kutuplaşmanın ‘ekonomik’ sonuçlar
Ancak, Çin, Hindistan, Türkiye, Endonezya gibi 'yükselen' gelişmekte olan ekonomiler küresel finans krizinin ana ve artçı etkilerini çabuk atlattılar ve büyüme, kalkınma alanında yol almaya devam ederek, bu yüzyılın gelişmekte olan ekonomiler için farklı bir yüzyıl olacağı yönündeki umutları beslemeye devam ettiler. Bununla birlikte, başta ABD ve sonrasında kimi AB ülkeleri küresel finans krizinin girdabından zorluklarla çıktılar ve krizin sebep olduğu sıkıntılar gerek ABD, gerekse de AB düzeyinde toplumsal yaşam, siyaset yaşamı ve seçmen eğilimleri konusunda son 40 yıldır gündemlerinde hiç olmamış tartışmaları yeniden alevlendirdi. Bu esnada, gerek hammadde, enerji, ara mamul ve nihai ürün ihracat gelirleri ile, gerekse de başta savunma sektörü olmak üzere, stratejik sektörlerde hızlanan kabiliyetleri ile, 1990'lı yılları kırılmalarla geçirmiş olan Rusya'nın küresel ekonomi- politik sistemdeki iddiasını yeniden yapılandırdığını ve 1990'lı yılları sessiz bir güçlenme dönemi olarak geçirmiş olan Çin'in sesinin de küresel sistemde daha gür çıktığını gözlemlemeye başladık.
2008'deki Rusya-Gürcistan Savaşı esasen ilk sinyaldi. 2010'da Kuzey Afrika'da baş gösteren ve uluslararası alanda 'Arap Baharı' olarak adlandırılan süreç, üstüne önce Şubat 2011'de Libya'da, üstüne Nisan 2011'de Suriye'de patlak veren iç savaşla birlikte, dünyanın önde gelen aktörlerinin tümünün Orta Doğu, Akdeniz, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Asya'daki hesaplaşmaları farklı, daha çetrefilli bir etaba geçti. ABD'nin '11 Eylül' sonrası gerçekleştirdiği Afganistan ve Irak operasyonları ile zaten dengesizleşen bu coğrafyada, 'vekalet savaşları'nın da hız kazandığına şahit olduk. 2014'de Rusya'nın Kırım'ı ilhakı, bu süreci daha da içinden çıkılamaz bir alana taşıdı. Üst üste gelen gelişmeler ile birlikte, küresel sistemde 'siyasi ve ekonomik kutuplaşma'nın derinleştiğini gözlemlemeye başladık. Bu esnada, 2019-2020 Hong Kong olayları ve Tayvan gerginliği, Güney Çin Denizi'nde ülkeler arasında tırmanan anlaşmazlıklar, Kuzey Kore'nin sebep olduğu gerginlikler, Atlantik'ten Akdeniz'e, Kızıldeniz'den Hint Okyanusu'na, oradan da Asya-Pasifik'e tüm kıtalar ve sularda küresel ve bölgesel çatışmaları tırmandıracak zemini oluşturur hale geldi.
'Kovid-19' tüm dünyanın karantina ve kısıtlamalar ile kapanmasına sebep olunca, endişeler, korkular ve öncelikler değişince, küresel ve bölgesel 'siyasi fay hatları'nın bir an için kaybolduğu zannedilse de, küresel virüs salgınının etkisini kaybetmesi ile, bir anda kendimizi Rusya-Ukrayna Savaşı'nın içerisinde bulduk ve üstüne gelen Gazze trajedisi ve Orta Doğu'da tırmanan gerginlik, küresel ekonomik-politik sistemdeki 'kutuplaşma'yı daha da derinleştirmiş durumda. Söz konusu 'kutuplaşma' artık küresel ödeme sistemlerinin, hammaddelerin, kritik mineral ve madenlerin, enerji türevlerinin, yazılımların, ülkeler arasında 'ticari bir meta' olmaktan çıkıp, adeta bir 'silah'a dönüşmesi anlamına geliyor. Söz konusu stratejik ürünlerin tedariği adına ise ülkeler arasında ciddi bir 'kutuplaşma', 'gruplaşma', 'ittifaklaşma' anlamına da geliyor. Küresel kutuplaşmanın 'ekonomik sonuçları' dünyanın önde gelen 40 ülkesinin ekonomi ve ticareti yeni bir 'soğuk savaş' koşulları içinde şekillendirmeleri ve yönetmeleri anlamına gelecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)