Küresel enflasyonun değişen anatomisi
Son 10 yılda, bilhassa gelişmekte olan ekonomilerde yaşam standartlarındaki değişime ve tasarruf-tüketim alışkanlıklarındaki yeniden yapılanmaya bağlı olarak, fiyat istikrarını tutturmaya dair zorlukların arttığına şahit oluyoruz. Gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ekonomilere doğru, psikolojik ve sosyolojik boyutları ile, alışkanlık gösterilen belirli standartlara dair harcamaların baskıladığı bir enflasyonist tablonun derinlik kazandığı gözleniyor. Dünyanın her yerinde insanlar enflasyon ve hayat pahalılığından şikayetçi olsalar da, 1970'lerin, 80'lerin, hatta kısmen 90'ların dünyasında olduğu gibi, tasarrufa yönelerek ve 'ayağını yorganına göre uzatarak' reel sektöre 'fiyat belirleme alışkanlıklarını gözden geçirmesi' hususunda güçlü bir mesaj verebilecekleri bir tutum sergilemiyorlar.
Bu nedenle, 'beklenen enflasyon', 'beklenen döviz kuru seviyesi' bozulma göstermiş olan reel sektör dünyanın her yerinde mal ve hizmet fiyatlarını belirlemede afaki davranışlar gösterse de, bilhassa Y ve Z kuşağının kendine özgü yaşam tarzı, yaşam kültürü önceki nesiller gibi piyasayı kendine getirecek bir tutuma dönüşmüyor. Küresel enflasyonun aynı zamanda gelir dağılımı bozukluğunu derinleştirici etkisi, milli gelirden aldığı pay hızla genişleyen azınlık bir kesimin harcamalarını da katlamasıyla, piyasa mekanizmalarında daha fazla kargaşaya, afaki fiyatlandırma alışkanlıklarında daha da bozulmaya sebep olmakta. Dünyanın önde gelen uluslararası ekonomi kuruluşlarının son dönemdeki çalışmaları, 1970 ile 2020 arası 50 yıllık dönemde, küresel enflasyondaki dalgalanmada artık 'arz şokları'dan çok 'talep şokları'nın etkisinin daha güçlü olduğuna işaret ediyor.
Son dönem çalışmalar, bir diğer ilginç detay olarak, küresel enflasyonun toplumlar üzerindeki etkisi açısından, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalarının, diğer girdi türleri ile kıyaslandığında, en güçlü etkiye sahip olduğunu da teyit etmekte. Bu nedenle, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sebep olduğu küresel enerji arz güvenliğine yönelik ana ve artçı şoklar, yükselen enerji fiyatları ile birlikte, küresel enflasyon köpüğünü en gelişmiş ekonomilerde bile son 30-40 yılın en yüksek düzeylerine taşıdı. Bu nedenle, 1970'lerin, 80'lerin dünyasındaki tasarruf alışkanlıklarına dönmeden, küresel enflasyonun değişen anatomisi ile baş etmek kolay gözükmüyor. Küresel talep şoklarını dizginlemenin en etkili yolu tüketim alışkanlıklarında tasarrufa odaklı alışkanlıkları yeniden motive etmekten geçmekte.
Nitekim, Avrupa genelinde enerji tüketimine yönelik iki yıllık tasarruf odaklı çaba, küresel enerji fiyatlarındaki dalgalanmanın enflasyon üzerindeki itici etkisinin kontrol altına alınabilmesini sağladı. Gelişmekte olan ekonomilerde tasarrufların özendirilmesi ise, halen gelişmiş ekonomilere göre karmaşık bir başlık olmayı sürdürüyor. Gelişmekte olan ekonomilerde maliyetlerin ve maliyet enflasyonunun yönetimi, halen gelişmiş ekonomilere göre daha karmaşık ve öncelikli bir konu. Merkez bankaları da küresel enflasyonun değişen anatomisini ve para politikasının etkinliğini araştırmayı sürdürmekteler.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)