Türkiye’nin özü ‘ilerleme’ ve ‘kalkınma’dır
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e, kıtaları birleştirme hedefimiz, bu toprakları küresel lojistik ağının en vazgeçilmez kavşak noktalarından birisi yapma azmimiz, bize yaşatılan onca düşmanlığa, onca kötülüğe rağmen engellenememiştir. Anadolu'yu Hint Okyanusu'na, Asya- Pasifik'e bağlayacak 'Orta Koridor' ve 'Kalkınma Koridoru'nu engellemeye dün olduğu gibi bugün de kimsenin gücü yetmeyecek. Çünkü, toplumumuzu, ekonomimizi her daim güçlü kılmak adına aralıksız ilerlemek, aralıksız kalkınmaya odaklanmak tarihsel başarımızdır. Üstelik, başarımız sadece bizim için değil, dünyanın her noktasında kalkınma mücadelesi veren ülkelerce de örnek alınan, yüreklendiren bir başarıdır. Latin Amerika'sından Avrasya'sına, Güney Doğu Asya'sından Afrikası'na, tüm 'Küresel Güney' ülkeleri nezdindeki itibarımızın özü de budur.
Zümrüdü Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmak, geçmişine takılıp kalmamak, her zaman Türkiye'nin geleceğini düşünmek, ileride dünya ekonomisinde ve siyasetinde üstleneceğimiz rollere odaklanmak ve bu hedefleri yakalamak adına kalkınmayı sürdürülebilir kılmak en büyük motivasyonumuzdur. 1940'larda kaybettiğimiz ufku 1950'lerde, 1970'lerde kaybettiğimiz ufku 1980'lerde, 1990'larda kaybettiğimiz ufku 2000'lerde yeniden yakaladık. Çünkü, ister 1950'ler, ister 1980'ler, ister 2000'ler, ufku yeniden yakalamamızın özü ekonomik dönüşüme, teknolojik dönüşüme odaklı yatırım hamlelerimiz ve kalkınmadaki başarılarımızla 'ilerleme'ye odaklanmaktı. Küresel ekonomi-politik sistemde iddiamızı her defasında ortaya koydukça yakaladığımız 'özgüven' savunma, enerji, dijitalleşme, ulaştırma gibi stratejik alanlarda daha iddialı projeleri, mega altyapı yatırımlarını ardı ardına hayata geçirmemizi sağladı.
Bir tarafta küresel sistemin yeniden yapılanma sancılarının gözlendiği, diğer tarafta '3. Dünya Savaşı' senaryolarının havalarda uçuştuğu bir ortamda, Türkiye'nin geleceğin dünyasında iddiasını sürdürmesinin en temel koşulu ise 'ilerleme' ve 'kalkınma'ya olan inancımızı, 'özgüven'imizi her daim tahkim etmek, son 150 yıllık tarihimizde üstesinden geldiğimiz tüm zorlukları aştıktan sonra kat ettiğimiz 'ilerleme'yi asla unutmamaktır. Yeter ki, 'kalkınma' odaklı ufkumuzu kaybetmeyelim. Sürdürülebilir kalkınmanın temelini oluşturan dijital dönüşümü, yeşil ve temiz dönüşümü önceliklendirmeye devam edelim. Küresel sistem gıda ve enerji arz güvenliğine odaklanmışken, 'stratejik otonomi' odaklı hamlelerimizi sürdürelim. Ve, en önemlisi, Türkiye'nin 'ilerleme' ve 'kalkınma' odaklı başarı hikayesini yeni nesillere iyi anlatalım; stratejik sektörlerde görev alacak, güçlü donanıma sahip yeni nesiller yetiştirmeyi önceliklendirelim. Dünyanın önde gelen 40 ülkesi bu meselelere odaklanmışken, mücadele içinde olan tek ülkenin biz olmadığımızı idrak edip, esas farkımızı ortaya koymaya odaklanalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)
- Cumhuriyetimizin bağımsızlık düsturu ve küresel rekabet (30.10.2024)