OECD: ‘Sürdürülebilir büyüme radardan çıkmamalı’
OECD ortalamasının yüzde 120 olduğu kamu borç stokunun GSYH'ya oranında, Türkiye'nin yüzde 30-32 bandındaki oranı ülkemizi hem OECD, hem de G20 ülkeleri içerisinde düşük borç stoku olan ender ülkeler arasında avantajlı bir konuma oturtuyor. Türkiye'nin gerek bütçe ve kamu mali disiplin başarısı, gerekse de kamu borç stoku seviyesi, ülkemize küresel ve bölgesel jeopolitik ve jeoekonomik şoklara karşı önemli bir manevra alanı kazandırmakta.
Buna karşılık, hem küresel pandemi, hem de jeopolitik gelişmelerin ülkesinin ekonomik aktivitesine negatif etkisini azaltmaya çaba sarf eden ABD'nin faiz ödemeleri hariç federal bütçe harcamalarını artırmasıyla, 2020'de yüzde 9.5'i dahi gören birincil açığın GSYH'ya oranı, 2022'de yüzde 1'e gerilese de, 2023'de yeniden yüzde 4'e yükselmiş. Bu durum, ABD ekonomisi için daha fazla büyüme ve daha fazla vergi geliri ihtiyacı anlamına da gelmekte.
Dolayısı ile, gerek ABD'nin, gerek önde gelen AB ülkelerinin, gerekse de Çin'in ekonomilerini ayakta tutmak için talebi desteklemeleri gerekmekte. Nitekim, ABD hane halkı ve şirketlerinin 2021 yılı sonbaharından 2023 yılı sonbaharına kadar ki 2 yıllık dönemde ek tasarrufta bulunmak yerine harcama yapmayı tercih etmeleri, ABD ekonomisinde talebin desteklendiğini teyit ediyor. İtalya'nın da aynı dönemde ek tasarruf yapmaması dikkat çekici. Buna karşılık, Almanya, İspanya ve Fransa'da AB ortalamasının hayli üstünde ek tasarruf eğilimi, hane halkı ve şirketlerin artan belirsizlikler nedeniyle ek tasarruf yapmayı tercih ettiklerine işaret ediyor.
Çin ekonomisi de büyüme konusunda zorlu bir etaptan geçmekte. 2023'de yüzde 5.2 büyüme tahminine rağmen, gerek konut sektöründeki yaşanan çalkantılara bağlı olarak, 2022 yılından bu yana sektördeki yatırımlarda negatif seyrin derinleşmesi; gerekse de jeopolitik tartışmaların da etkisi ile, 2022 yılı ortasından bu yana doğrudan yabancı sermaye girişlerinde de negatif seyir yaşayan Çin'in, 2024 ve 2025 büyümesi için tüketimdeki yavaşlamayı yatırımlarla telafi etmesi gerekmekte.
Türkiye'nin 2023 yılını yüzde 4.2 ile 4.5 arasında bir büyüme ile tamamlamış olduğu yönündeki tahminler ve ekonomi yönetimimizin tahmininin de yüzde 4.4 olduğu dikkate alındığında, OECD'nin yüzde 4.1 tahmini, Türkiye için en gerçekçi tahmini yapan uluslararası teşkilat olduğunu gösteriyor. OECD'nin bir önceki raporuna göre gerek dünya ekonomisi gerek G20 ülkeleri ortalama büyümesi için 2023 tahmini ve 2024 ile 2025 öngörülerini değiştirmediği gözlemlenmekte. OECD 2024 küresel büyüme öngörüsünü yüzde 2.9 olarak korumayı sürdürürken, IMF bir önceki raporuna göre 2024 öngörüsünü 0,2 puan iyileştirerek yüzde 3.1 olarak açıkladı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)