Malum, bir yıldır makalelerimizde 'stratejik özerklik' kavramını sıklıkla dile getirmekteyiz. Neoliberal anlayışın allayıp pullayarak pazarladığı 'hiper-küreselleşme' modeli iki 'siyah kuğu', küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile son nefesini verince, dünya ekonomisinin önde gelen ülkeleri gerçekleri görmeye başladılar. Son 3 yıldır 'güç Merkezleri'ne yönelik bir küresel ekonomi-politik sisteme tanımlayan analizler yoğunluk kazandı. 'Küresel Kuzey'-'Küresel Güney' yapılanması uluslararası düzende artık etkisini yadsınamayacak şekilde hissettiriyor. 'Çok kutuplu dünya' tanımına bağlı olarak 2. bir 'Soğuk Savaş' döneminin dillendirildiği bir konjonktürün içindeyiz. Bu nedenle, önde gelen ekonomiler tarım, gıda, enerji, ulaşım ve lojistik, savunma, dijital dönüşüm gibi kritik önemdeki alanlarda 'kendine yetebilen ekonomi olma' çabalarını, hedeflerini hızlandırdılar. 'Stratejik Özerklik, aynı zamanda 'stratejik planlama' ve 'stratejik akıl' da gerektiriyor. NATO'da NATO politika danışmanı Ruben-Erik Diaz-Plaja ile OECD Stratejik Öngörü Birim uzmanı Joshua Polchar'ın NATO Dergisi'ne birlikte yazdıkları makalede, bu iki önemli kavramın yanına 'stratejik öngörü'yü de ekliyorlar.
İki yazar, 'stratejik öngörü'nün 'geleceği doğru tahmin etmek' olarak algılanmasının yanlış olacağının bilhassa altını çiziyorlar. Çünkü, esas olan bir şirketin, bir kurumun, bir ülkenin gelecekteki değişiklikleri bugünden fark ederek, gelecekteki olası değişikleri iyi analiz etmesi, anlamlarını özümsemesi ve buna göre şirketin, kurumun, ülkeni alternatif gelecek senaryolarına önceden hazırlanarak, o gün geldiğinde 'hızlı ve etkili' bir şekilde karar vermesi. Bu nedenle, makaleye attıkları başlık da son derece isabetli: 'Gelecekle savaşmayın, karar verin!'. 21. Yüzyıl'ın bu döneminde, birbirileriyle yoğun rekabet içinde olan 40 ekonomide, her ülkenin ilgili kurumlarının oluşturdukları 'stratejik akıl' ve 'stratejik öngörü'ye dayalı, bir 'stratejik planlama' çalışma ağının oluşturulması artık önceliklendirilmiş durumda.
Nedeni çok açık, 'Belirsizlik Çağı'ndayız (Age of Uncertainty). Yani, uluslararası ekonomi-politik sistemin en iddialı aktörleri için dahi bu kadar çok sayıda belirsizliği ortadan kaldırmak mümkün değil. Bu nedenle, yeni yaklaşımda, kararlı olmak, sorunlarla karşı karşıya kalındığında devreye alınacak çözümleri oluşturmak ve çözümler için hangi kararların gerekli olduğunu önceden hazırlamak artık çok daha önemli. Söz konusu stratejik planlama çalışma ağının en başarılı tarafı ise, ekonomi-politik sistemi takip eden tüm paydaşlardan, aktörlerden veri ve analiz toplayabilme, harmanlama ve yol haritaları oluşturma kabiliyeti olacak.
Diaz-Plaja ve Polchar cok önemli bir noktanın da altını çiziyorlar; önemli olan hani geleceğin gerçek olacağı değil, hangi geleceklerden dersler alabileceğimizdir. 100. yılını idrak etmekte olduğumuz Cumhuriyetimiz, yaşanan problem ve sorunların üstesinden her defasında 'stratejik akıl'ı önceliklendirerek çıkma gayretimizin şerefli hikayesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'nın kararlı ve vizyoner liderliğinde 'yerli-milli' odaklı stratejik hamlelerin arkasındaki 'stratejik akıl'ın özü de budur. Türkiye'nin son 20 yıldır milli savunma alanında, enerji güvenliğinde, kıtaları birleştiren ulaştırma- lojistik ağı hamlelerinde 'stratejik akıl' ve 'stratejik planlama'ya dayalı adımları, Ülkemizi Avrasya'nın 'oyun kurucu ülkesi', 'güvenilir liman' ülkesi konumuna getirdi. Küresel ve bölgesel belirsizliklerin daha da ağırlaştığı bu dönemde, stratejik planlama çalışma ağımızı da, stratejik öngörü imkan ve kabiliyetlerimizi de güçlendiriyor, perçinliyoruz. Çünkü geleceğin dünyasında her daim var olmaya kararlıyız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.